Bugün her zamanki gibi yalnızlığım ile dertleşiyorum. Beni kuvvetlendiriyor, düşüncelerimi zincirden kurtarıyor, ve en önemlisi bana sarılan tek şey oluyor yalnızlığım. Bedenime her ne kadar zarar verse de, ruhumu bir su damlasının temizliği gibi temizliyor. Ruhumun içinde dans eden bu yalnızlık ruhumu nasıl da rahatlatıyor bir bilseniz... Sizin ruhunuza da geliyor mu bu yalnızlık? Sizin bedeninizi de yoruyor mu? Ruhuma yalnızlık çok iyi geliyor ama her ikisi de bedenimi fazlasıyla yoruyor.


Ruhum, beni duyuyor musun? Şimdi sana seslenmek istiyorum, beni birazcık dinle olur mu?

Yalnızlık belki sana çok iyi geliyor ama bir süre sonra seni karanlıkların içinde boğacaktır, lütfen fazla kapılma, fazla alışma yalnızlığa yoksa bir ömür yalnızlık içinde kalırsın, sıkılsan da bırakmaz seni.


Şşşt, sıkılıp gitme hemen, daha yeni başlıyorum dinle beni...


Sen bu dünyayı fazla mavi dolu zannetmişsin ruhum, sanıyorsun ki sen hiç üzülmeyecek, dertleri bir bedenin içinde olduğun için taşımayacaksın. Bu dünyanın rengi sandığın gibi mavi değil. Bu dünyanın iki rengi var, siyah ve beyaz...


Sevgili ruhum, ayrılık acısı ve ölüm acısı gibi büyük acıları sen taşıyacaksın, bedenimi ayağa sen kaldıracaksın. Yani anlayacağın ruhum, aslında sen bedenden daha büyük bir şeysin. Aslında bu uzun ince yolu bedenimle değil seninle yürüyeceğiz ruhum.


Son olarak sana şu seslenişi yapıp gideceğim:

Kendini bütün acılara, hüzünlere hazırla, yalnızlıktan ayrılmaya hazırlan, kendine çok ama çok iyi bak çünkü koca bir vücudu acılarda sen ayağa kaldıracaksın.