Ruhumun bedenimden ayrıldığını görenler olmuş.
Görmüşler ama anlamamışlar.
Görmüşler ama sormamışlar.
Görmüşler ama merak etmemişler.
Sadece bakmışlar ve görmüşler.
Sahi "görmek" nedir?
Bir şeyi görmek onu anlamak mıdır?
Yoksa sadece olaya "şahit olmak" mıdır?
Bunca insan sadece "görmüş"ken
Ben sorabilir miyim "Neden beni merak etmediniz?" diye.
Neden "Canın acıyor mu?" sorusunu bana çok gördünüz diye.
Neden bir küçük "İyi misin?" sorusunu bile yöneltmediniz diye.
Sormam, soramam.
Ama merak edenlere anlatırım kendimi.
Canım acımadı.
İyiyim.
Ruhum beni terk etti çünkü "vuslat"ına erdi.
Ruhum yaşayabileceği en büyük mutluluğu ve acıyı tek bir bedende bir kerede yaşadı.
Ruhum hasretini çektiği adama kavuştu.
Ruhum hasretini çektiği adamla bir sonu olmadığını anladı.
Ruhum bilinen ama dillendirilmeyen gerçekleri kabul etti.
Ruhum 12 Kasım günü bir öğlen vakti bedenimden ayrıldı.
Sağ elim havada asılı bir şekilde ruhumu uğurladım.
Aşkla, minnetle uğurladım.