Sen ölü bir lehçe değilsin,
söz değil, sözlüklerle geldin.
Akışının tazeliğiyle su yüzündesin.
Usulca batarken savruluşlar en dibe,
bir kedi, ruhumun telaşsızlığında dinlenmekte.
Bulutlardan aşağı salınırken uykularımda,
yağmurlar yağdırdın bembeyaz, karanlığıma.
Biz dinlenirken dönme dolaplarda her gece,
dünya şimdi dönüyor işte,
başımın eşliğinde.
Şimdi bütün şarkıları ben söylüyorum
boynunun sıcaklığından benimsemeleri solurken.
Ben hem taşıyorum dalga dalga
hem vuruyorum saçlarının kıyısına.
Dokuyabiliriz bu sahili bir gecede.
Sık atılan ilmekler kuşların maviliğinde.
Artık ölmüyor sonbahar yaprakları,
Her gün yinelenen bir gün doğumu eşiğinde.
Şimdi açsın kırmızı güller, tebessümle
Senin olsun, avuçlarının içine vuran gölgeleriyle.