Bilmediğim sokaklarda kaybolmuşluğun çaresizliğini tattı ruhum. Bilmediğim yollarda defalarca kez matemin deliliğiyle vuruldu yüreğim. Anlayamadım böylesi bir dünyada nasıl hâlâ var olabilirdim, neden hâlâ vardım bunca acıma rağmen.

Yaşamak için ölmek derken defalarca, güçsüzlüğün her zerresiyle boğuştu yüreğim.

Umut varsa yol da vardır derken yüreğim hüznün en derin çığlıklarını duydu ruhunda.

Varoluşumun derinliği içerisinde boğuldum, yoruldum.

"Kahrolası hayat, ne zaman seveceğim seni?"

Deyip deyip sustum.

Beynime kafama doluyordu da cümleler, dilimden dökülemiyordu sustum.

"Ben anlatamam artık bu halimi, bırak şiirler anlatsın be azizim" dedim.

Kendimi hapsetmiş olduğum bu karanlık dünyada öldüm.

Bir sevgiyi hissedememenin acısını çektim.

Benim için yapılmış güzelliklerin, beni mutlu edememesini kahrediciliğini hissettim.

En yakınımda olanın, benim yüreğime en uzakta oluşunu ve beni nasıl vurduğunu gördüm.

En sevdiğimin beni aldatışını gördüm.

Milyonlarca kez yandım da sustum ben.

Suskunluğum kalemime vurdu, hiç kimse bilmedi.

Bir zerre rüzgar vursun yüzüme yüzüme.

Yakar yakar beni ah bu matemin deliliği! diye haykırdı yüreğim bana, sustum.

Bulamadım yangının merhemini.

Göz pınarlarımdan akan yaşlarda gördüm susmanın ruhumda yaratmış olduğu şiddeti.

Yolumda düştü bir bir çiçekler.

Sustum.

Ve şimdi yine susacağım,

Susmanın verdiği ateşle, elzemle susacağım.

Sahi, sen hiç susmanın verdiği ağırlıkla ölmek nedir bildin mi?