Her zihin kendi gerçekliğinde kavruluyor Versa ve dokunduğu her zihni kül ediyor. Boşa düşen her bakışın ardından duman yükseliyor. Göz buğulanıyor ve perde tutuşuyor. Gerçekliğe dönmemize ne kadar kaldı? Bir şeyleri anlamak ve onlara inanmamız için neye ihtiyacımız var? Gözlerini aç Versa, aç ki bu rüyadan uyan. Rüyada geçirdiğimiz her saniye bizi birbirimizden ayırıyor. Kırılan her şey gibi parçalarımız zamanda kayboluyor. Kayıp büyüyor ve göz bebeklerinse küçülüyor. Yitirilen her şey gibi boylu boyunca silikleşiyoruz ve bütün bu saydamlığın arkasında ne seni ne de beni görebiliyorum. Hayalperestliğin rüya kapanın ile çelişiyor. Kelimelerin yükümlülüğü zamanla aşınıyor ve herhangi bir anlamın tarafsız kalması zorlaşıyor. Uyan Versa! Ebediyet ikimizi kucaklayabilecek kadar geniş değil. Yalnızca birimizin kabul edilmesi yeterli değil. Herhangi bir aykırılık ikimizi tanımlayamaz. Göz kapaklarımın ağırlaşması senden değil ancak senden olmadığını açıklayacak kadar da cesur değilim. Belki de beni gördüğün ilk rüyaya götürmelisin ve orada bırakmalısın. Yansımaların dokunmalı ruhuma ve beslemeli beni usulca. Benliğimi saniyeler içerisinde büyütmeli ve gözlerin gerçekliğe döndüğü anda bağrıma inen bir çekiçle küçültmelisin. Tuz kristalinden küçük parçalar halinde avucuna dolmalı ve belki de seni ilk rüzgarda terk etmeliyim. Yalnızca böyle mi anlaşılmalı değerin niteliği ve yalnızca böyle mi anlamalıyız birbirimizin değerini? Her gerçeklik kendi anlamında kavruluyor Versa ve kendini anlatmadığı her kalbi kül ediyor...