Ivan, pencere kenarında dalgın dalgın dışarıya bakıyordu. Düşünde gördükleri onu bir hayli sarsmış ve yıllar önceki duygularını tekrar hissetmesine anlam verememişti. Düşünü anlatmamız gerekiyor ki Sevgili Ivan'ımızın neden bu kadar sarsıldığını bilelim. 

"Eski ama büyük bir mektebin yemekhanesinde öğlen yemeği için sıra bekliyordu, yemeğini alıp sınıfına doğru giderken merdivenler bitiminde duran kızın ona baktığını anladı ve eli ayağı birbirine karışmış vaziyette afalladı. Hızlı adımlarla çıkmaya başladı merdivenleri, sonunda sınıfına varmıştı, yemeğini masasına koyup hemen kıza bakmaya gitmek istiyordu ama kız onun sınıfının önünde onu bekliyordu. Ivan kapıdan çıkınca kız ile karşı karşıya geldi ve olduğu yerde kaskatı kesildi. Kızın gülümsemesi Ivan'ın olduğu halin bozulmasına yetmişti. Ve "Nasılsın Ivan Vasilyeviç?" dedi kız. "İ-İyiyim Irina Petroviç iyiyim, sen nasılsın?" dedi Ivan. "Teşekkür ederim, seninle konuşmak için can atıyordum Ivan Vasilyeviç, daha doğrusu sana olan duygularımı anlatmak için can atıyordum" dedi Irina. "Seni dinliyorum Irina," dedi Vasilyeviç. Irina'nın söyleyecekleri Ivan'ı büyük bir şaşkınlığa ve ardından büyük bir mutluluğa doğru götürecekti. Ivan uzun zamandır Irina'yı izler, ona olan duygularını açıklamak isterdi ama Irina'nın onu sevmediğini düşünür ve cesaret bulamazdı. "Ivan, sana söyleyeceklerim için hemen bir şey söylemene gerek yok, sadece dinlemen yeterli olur. Seni ilk gördüğüm yer bir kütüphaneydi ve sen orada, Puşkin'in en sevdiğim şiirini okuyordun. Seni şiir okuyor olduğun için seviyorum sanma sakın, senin sevilebilecek o kadar fazla özelliğin var ki bunlardan sadece bir tanesi şiir okuman. Neyse, sen şiiri okurken biraz uzağında seni seyrediyordum. Gözlerin, dudakların ve yanakların şiirle bir bütün olmuştu sanki. Gözlerin gülümsüyor, dudakların hüzünleniyor ve yanakların somurtuyor gibiydi. Ivan, sana olan aşkım bir şiirin kıtaları içinde anlatabileceğim bir aşk değil ama gökyüzündeki yıldızları saymamı istersen tereddüt etmeden itaat edeceğim bir aşk olabilir." dedi Irina.


"Anna! Anna Andrevya, kıyafetlerim hazır mı, arabacıyı çağırdın mı?" dedi, kızgın ve hüzünlü bir sesle Vasilyeviç. Yan odadan Anna Andrevya bağırarak "Evet saygıdeğer efendi Vasilyeviç, kıyafetleriniz yatağınızın üstünde, arabacı kapının önünde sizi bekliyor." dedi. Ivan kapının önünde durdurmakta olan arabaya binmek için tereddüt ediyordu. "Irina'nın, Irina'mın bizim için özel olan bu tarihte rüyama girmesi bir anlam ifade etmeli, burada mektep hayatım boyunca yaşadığım bu evde buluşmak için söz vermiştik birbirimize, Irina'yı yıllar sonra bu evin önünde, gözlerimizden süzülen rüzgarın bizi birbirimize itmesini, güneşin ısıttığı bedenlerimizin ve yıllardır süregelen kavuşma hasretinin yinelenmesini sağlayabilir." Aklından geçenlerin umuduyla beklemeye karar vermişti. Ama bu bekleyiş Ivan için hiç iyi olmayacaktı. Eve geri döndüğünde Anna Andrevya'ya içinde biriken bütün öfkesini döküyor, Irina'yı rüyasında görmesinin sinirini ondan çıkartıyordu. Anna Andrevya kendisine edilen hakaretlere daha fazla dayanamayıp odasına kapandı. Ivan yalnız kaldığında, pencerenin kenarında Anna Andrevya'nın ağlamasını duymaktaydı ama Ivan, gözlerini dışarıdan gelecek ve içinde Irina'yı taşımakta olan arabayı aramakla meşgul ediyordu. 

Hava kararmaya başlamıştı. Anna Andrevya yemek masasını hazırlamış ve efendisi Vasilyeviç'e gelmesi için sesleniyordu ama Vasilyeviç'in odasında bir hareket olmayışının dışında bir ses de yoktu. Anna telaşlanıp efendisinin odasına girdi ve efendisini yatağında uyuyor vaziyette buldu. 

"Efendi Vasilyeviç! Uyan! Uyan efendi Vasilyeviç! Akşam oldu yemek hazır, seni bekliyorum!" avazı çıktığı kadar bağırarak Vasilyeviç'i uyandırmaya çalışıyordu. İçinden ise "Ne kötü adam bu, sabahtan akşama kadar pencerenin önünde durdu. Şimdi yemek hazır uyumuş, aptal herif, sana yemek hazırlayanda kabahat, uyanmazsan uyanma ben oturur yerim. Sen de zıkkımın kökünü yersin, açlıktan ölür gidersin." dedi. "Ne bağırıyorsun kulağımın dibinde mendebur kadın! Duyuyorum, işte uyandım. Sus artık, bir sağır bırakmadığın kalmıştı onu da başaracaksın pis kadın!" diyerek sitem ediyordu Vasilyeviç. 

Vasilyeviç yemeğini yerken kapı çaldı, Anna Andrevya koşarak kapıyı açtı, gelen postacıydı ve bir posta getirmişti. 

-İyi günler, Ivan Vasilyeviç burada mı oturuyor? 

-Evet, ne vardı? 

-Adına bir mektup var kendisini çağırır mısınız? 

-Bekleyin biraz, çağırıyorum. 

Anna Andrevya koşarak geri geldi ve "Kapının önünde bir adam sizi çağırmamı istiyor, size bir mektup mu, haber mi ne verecekmiş efendi Vasilyeviç." dedi. Vasilyeviç kapının önündeki postacıdan mektubu alıp paltosunun cebine koyup hiçbir şey söylemeden kapıyı postacının suratına kapattı. "Kimden gelmiş, önemli biri mi, tanıyor musunuz kim olduğunu?" diye soru sormaya başladı Anna Andrevya. "Sus be kadın! Sus! Kulağımı sağır etmediğin yetmezmiş gibi bir de kafamın etini mi yiyiceksin? Seni ne ilgilendirir kimden geldiği, git bana içecek bir şeyler getir." diyerek Anna Andrevya'nın kalbini kırmayı başarmıştı. Anna Andrevya merak etmişti, merakını saklayamaz ama merakı yüzünden çok azar işitirdi Ivan Vasilyeviç'den. Ivan, Anna Andrevya'yı başından savuşturduktan sonra yemek masasına tekrar oturup paltosunun cebini yokladı. Cebine koyduğu mektubun kimden geldiğini o da merak ediyordu, içeceğini de alıp odasına çekildi ve kapıyı arkasından sertçe kapattı. Mektubu cebinden çıkartıp üzerinde yazan ismi okudu ama okuduğu gibi ardından büyük bir çığlık koptu. Mektubun üzerinde Irina Petroviç yazıyordu ve Ivan, mektubun üzerinde yazan ismin onu şaşkınlık, mutluluk ve korkuya sürüklemesi için yeterli buluyordu. Ivan beklemeden elinde tuttuğu mektubu okumaya başladı. Okurken bazı yerlerinde bırakıp kendini düşüncelere adıyor ve seviniyordu. 

"Sevgili Ivan, 

Uzun zaman oldu Ivan Vasilyeviç, sana yazmadığım için senin güzel kalbinden af diliyorum. Af diliyorum çünkü bana kızgın olduğunu biliyorum ve bunu hissetmekteyim. Seni acılarınla tek başına bırakıp gitmiştim ama şimdi Petersburg'a geliyorum Ivan, sana anlatmak istediğim çok şey var ve en önemlisi bu mektubu yazmadan birkaç saat öncesini anlatmak istiyorum Ivan. Beni geçmişimizi unutarak kabul etmeni ve gelecek hayatım için bana tavsiye vermeni istiyorum. 

Senin daimi dostun Irina Petroviç."

Ivan telaşa kapılmıştı... Irina'sı geliyordu, düşlerinin tanrıçası Petersburg'a geliyordu. 

Ivan'ın hatırlamadığı veya hatırlamaktan kaçtığı bir şey vardı, Irina geçmişi unutarak Ivan'ın sevgili dostu olarak geliyordu. Ivan, Anna Andrevya'ya hazırlık yapması için sesleniyor, misafir geleceğinin haberini veriyordu. "Anna Andrevya, Anna'cığım hemen hazırlık yapmalıyız, yarın burada olabilir. Alışveriş için para bırakıyorum buraya. Paralarla en pahalı, en güzel, en tatlı şeyler al. Hatta kendine yeni bir elbise de al Anna'cığım." telaşlı bir hal içindeyken bunları söylüyordu Ivan. Anna Andrevya şaşırmıştı, efendisini bu kadar telaşlı, heyecanlı görmemişti. Bu durum Anna Andrevya'ya garip geliyordu. İçindeki heyecanla birlikte uyku da ağır basıyordu Ivan'a. Pencereden içeriye vuran güneş ışığı odayı aydınlatıyordu. Ivan bu aydınlanma sırasında uyanıp gardırobunda, özenle beklettiği elbiselerini çıkartıp yatağının üzerine bıraktı, o sırada Anna Andrevya kapısını çaldı. "İçeri gel Anna'cığım," diye seslendi Ivan. "Saygıdeğer efendi Vasilyeviç, kahvaltınız hazır. Benden bir isteğiniz var mıdır?" diye sordu Anna Andrevya. "Evet Anna var, hem de önemli bir isteğim var. Yatağımın üzerinde duran elbiseleri özen gösterip temizlemeni ve kısa bir zaman içerisinde bana geri getirmeni istiyorum. Kahvaltıdan sonra alışverişe çıkacağım, bugün benim için önemli bir gün, misafirimiz geliyor olmakta Anna." dedi, oyuncağına kavuşmuş bir çocuk sevinciyle. Anna, efendisinin dediğini yapmak üzere harekete geçti ve Ivan'ın istediği gibi kısa bir süre sonra elbiseleri hazır vaziyete getirmişti. Ivan vakit kaybetmeden elbiselerini giyip misafiri için özel ve anlamlı birkaç hediye almak için Petersburg Caddesi'ne doğru yola çıktı.