Keman dinler, ölümü düşünürdü rüzgar gülü. Kendi ellerini tutar, olmasaydı dünyanın ne kaybedeceğini sorgulardı. Otobüste bir kişilik yer açılır, sofraya bir tabak eksik konurdu. Düşündükçe canı yanmaya başlıyordu. "Hayır!" dedi. Ayağa fırladı:

-Ben iyi bir insanım. Bu yetmez mi dünyaya? Bir kedi susuz kalır, bir çiçek toprağından sökülür bir aşığa verilmek üzere. Ben olmasam kim hissedecek bu şehri, kim yazacak bunca şeyi, kim gülümseyecek çocuklara? Bu kalbim yetmez mi beni hayatta tutmaya?

+Kimin umurunda bir kedinin susuz kalışı, kimin umurunda bir çiçeğin koparılışı? Bu şehir senin farkında bile değilken senin göğe aşkla bakışını kim umursar? Kim okuyacak, kim anlayacak bu yazdıklarını?

-Peki ama benim daha yapacakların var. Yüzme öğrenmedim henüz. Dünyayı gezmedim, şarkılar bestelemedim henüz. Resimler asmadım duvarıma. Ben daha kimseye seni seviyorum demedim.

+Hayat ertelemek için çok kısa, yaşamak için çok uzun. Sen çölde kaybolmuş bir ulak gibi yaşayıp gideceksin. Değişmeyecek hiçbir şey.


Gözünden bir damla yaş süzüldü rüzgar gülünün. Pes etmeye meyilli gibi "Ne yazık!" dedi.

- Ne yazık şu insanlara, ne yazık. Bir şeyin değişeceği yok ama insan bekliyor işte. Yaşamak bir umut...

Şarkılar mırıldanır gibi kalabalıklar arasında, duymayan birine çığlık çığlığa fısıldamak gibi yaşamak...

Gözünden bir damla düştü toprağına. Öldüğünü unutmuştu çoktan. Bu toprağı ıslatanın kendi gözyaşı olmadığını fark etti. O gün bir genç daha kopardı kendini hayattan, yağmur ıslattı tüm toprakları. Kimse duymadı o gencin ölüşünü, kimse ağlamadı ardından. Bundandır ki hiç pişman olmadı ölenler. Çünkü kimse ağlamamıştı kimsenin ardından. Herkes unutulmuştu çoktan. En önemlileri bile.