Var gücüyle rüzgara karşı ilerlemeye çalışan bir kuş gibiyim. Rüzgarın inadını bir kırsam karışacağım bulutlara süzüleceğim sonsuz maviliğin her tonunun içerisinden.

Yüksek dağların üzerine kanat çırpacağım.

Olduğum gibi olmayı uçmak için var edilmiş kanatlarımla uçmayı bırakırsam da çakılacağım yeryüzüne..

Beni geriye çeken rüzgara inat yükselmeye çalışmak mı daha çok acı veriyor yorgun kanatlarım ile kendimi rüzgara teslim edip yere çakılmak mı?

Madem iki türlü de acı çekeceğim bir milim daha yüksekten uçmayı deneyimleyip bir milim dahi olsa kendi sınırlarımı aşıp mücadeleme devam edip rüzgarı ikiye yararcasına sonsuz maviliklere yükselmek diliyor kalbim.

Yere çakılıp ölmektense bu yolda ölmeyi yeğliyor aklım..

Ya bu beni geriye çekmeye çalışan rüzgar kazanacak bu mücadeleyi ya da benim yorgun ama bir o kadar inatçı kanatlarım..

İnadı olmasa yorgunluğa teslim olurdu bu kanatlar ama onlar gücümün ve özgürlüğümün simgesiydi ve hemen pes etmek olmazdı.

Sahip olduğum tüm gücü kullanmalıydım tüm potansiyelim ile uçmalıydım..

Ne kadar yüksekten uçarsam o kadar ufku seyre dalar ne kadar zirveye çıkarsam o kadar genişten seyrederdim alemi .

Ne kadar uzaktan bakarsam yeryüzüne, gökyüzüne ve dahi kendime o kadar net görürüm beni sınırlandıran her bir zerreyi..

Aslında bana engel gözüken şeylerden uzaklaştıkça , özgürleştikçe kanatlarıma yük olan her ne varsa bırakıp hafiflediğimde, onlara güç veren daha ileri taşıyan daha yüksekten uçmasına vesile olan birer geçiş durağı olduğunu idrak eder oldum.

Bu kainatta ne için var olduysam o yolda ilerliyorum. İşte benim gerçek özgürlüğüm bu..