Saat 02.15

Kendinden meçhul bir kalemden sızan satırlar.

Ölesiye sarhoş bir adam.

Gecenin kıskacı arasında kaybolmuş, karanlığın dehlizlerinde gezinen bir çocuk.

Kan kırmızısı ruj sürmüş bir kadın.

Bolca gözyaşı ve kan.

Kahrolası beyazın, azar azar siyaha çalması.

Düşler, düşündükçe uzayan, insana kendini hatırlatan, kimi zaman kendisinden uzaklaştıran, uğruna yaşamayı veyahut ölmeyi göze alabilecek düşler.

Yemyeşil gözler, içerileri olabildiğince kan.

Ova.

Yemyeşil. Pürüzsüz ve berrak.

İnsana umut aşılayan gök.

Her tarafta kurşun askerler.

Ramak kala , herşeye, bir avuç kadar uzaktayken yarınlar, görememek , avuçlarını.

Toprağı, dağıtmak, suretinin içerisinde, sararıp solmak.

Bilmek , Tek başına, kendi içinde , kendin için ve kendine rağmen.

Sıcak biralar, sürekli saçmalayan kadınlar, gerçekleri kafasının içerisinde durmaksızın reddeden insancıklar.

Beş para etmez dostlar.

Yarı yolda , hatasız , pervasızca , yüzsüzlüğüne rağmen, pişkince sırıtan iskeletler.

Karanlıkta, korkusuzca yürüyen çocuk.

Kalp atışlarının nadiren hızlanması ve sürekli baş ağrısından müzdarip adamlar, huzursuzluktan.

Depresyonmuş, kendisizlikten.

Boş adamlar, boş adımlar, boş maddeler ve boş kadınlar.

Kafası yeryüzüyle gökyüzünü durmaksızın karıştıran yusufçuklar.

Baykuşlar, geceleri düşmanlarını adım adım izleyen baykuşlar.

Kinlenişler, serzenişler, kaybedişler.

Kan, bolca, denizi maviden bozacak kadar kan.

Sakalı, saçına karışmış

Sigaradan morarmış dudaklar,

Alkolden buruşmuş suretler,

Yaşamaya, yaşatmaya gönül vermiş fakat ilk gün ölmüş kadın, sevdasıyla, inancıyla.

Taptaze toprak kokusu, yağmurun ardından, hala yaşayan, hala can atan hücreler, sırt üstü uzanış, kahverengi toprağa.

Toprak Islak, içerisinde salyangozlar.

Gözleri kapalı, gülümseyen kodaman.

Son.