Soğuk, gece oldu. Sokak lambaları erken yanıyor artık, çocuklar evlerine çekiliyor, ben çıkıyorum. Bol pantolon, renkleri gitmiş ve dizleri aşınmış, cebinde bıçak, kafamda siyah bir bere. Nefesim havada asılı kalıyor. Ciğerlerime doluyor hava. Kalbim hızlanıyor, aldığım her nefes göğsüme batıyor. Parmakları kesik eldivenler içimi gıcıklıyor, boynumu, çenemi ve burnumu, gözlerime ve alnıma kadar olan her yeri kapatacak bir bandana takıyorum. Çantamda silah var, metal gövde, parlak gri, namlu üzerinde gözlerimi izliyorum. Karanlık park, sokak lambası yanıp sönüyor. Bir elimde silah, bir elimde İtalyan işi bir sustalı, kabzası siyah, paslanmaz çelik. Küfürler, bağırışlar. Yumrukların ardından gelen iniltiler, tok metal sesi, bir kıvılcım ve boş kovan. Sesler kesiliyor, bankta tek başımayım. Namlunun sıcaklığı dilimi yakıyor. Parmak tetikte. Sabah oluyor, kuşlar bahçede. Gece olacak, yine.