hepimiz kendi aynamızdan bakıyoruz hayata. ilk hatamızı da doğrumuzu da bu şekilde var kılıyoruz. çünkü yaşamak denilen eylemi hatalarımızın denklemlerini çözerek var ederiz. bu çözüm sayesinde yaşamın olağansallık ve sürekliliğini bu başarım ya da kazanımlar örüntüsünde var ederiz. bu örüntülerin özütü, bizim kişiliğimizi ve karakterimizin köklerini belirler. bu belirlenimler sayesinde hem kendimize hem ötekine hem de başkasına karşı tavır ve davranışlarımızı teoriye ve eylemsel forma dönüştürürüz. kısacası, insan olabilmenin çabası tamamıyla kişinin hem kendiliğine hem ötekine hem de başkasına dönüşmesi ve örtüşmesidir. bu bağlamda görüngüler aleminde var ettiğimiz her durum ve olgu, temelinde ruhsal diyagrama sahip köke indirgenebilir. bu indirgeme sonucunda kişi tanrısal akla, yani dini terminolojiye tecrübe noktasında yakınsak veya uzak normlarla içsel ya da dışsal hareketlere tabidir. burdan da anlaşılacağı üzere insan denilen canlılığın alt yazımı tanrısal, mitoloji, metafiziki vb. edim ve davranışlarıyla şekillenecektir. bu şekillenme sonucunda ölüm-hayat bağıntısı daha net ve keskin biçimde anlaşılacaktır.
sabaha karşı gelen düşünce eylemi-edimi
Yayınlandı