Son birkaç gündür geçmişi düşünüyorum. Bazen isteyerek bazen de istemeyerek oluyor bu. Bazı zamanlarda bi bataklığa düşmüşüm gibi çırpınarak çıkmaya çalışıyorum ordan ya da eski bi kenti ziyaret eder gibi geziyorum. Ne anlamı var bilmiyorum. Henüz farkedemediğim bir şey mi kaldı da onu mu bulmam gerekiyor emin değilim. Belki bi takım ders çıkarmalar, özlü sözler falan. Beni öldürmeyen her şey güçlendirir. Az kalsın ölüyordun ya. Hayır unutmadım. Sadece istediğim zaman hatırlarım artık. Bu iyi. Böyle güzel. Rahat ve depresif.

Belki uzun zamandır elime almadığım o kitaptan kaynaklı hepsi. Sylvia Plath' ın günlükleri. Biraz da havanın durumu, benim uyuşuk hallerim. Yeni bir dönemin başlangıcı değil bunlar. Belli ki hala gözden geçirmem gereken şeyler var. Ama bu sefer dikkatli bir şekilde. Fazla oyalanmadan ve kurcalamadan. O eski intihar rüzgarına kapılmadan.

Rüyalarımda kan revan içinde bebekler görüyorum. Karanlık deniz ve eski fransızca şarkılar. Bi anlam çıkarmaya bile çalışmıyorum. Bi tek bugün kendi bebeğimi aradım siyah gölün içinde. Çok uzun sürdü ama bulamadan uyandım. Şimdi gözümü kapattığımda gördüklerim yalnızca belli belirsiz cisimler. Sigara külleri ve havada dağılıp çözülen bir duman.