Bazen herkes benden daha doğru yaşıyor gibi geliyor. Hani olur ya ne yapsanız eksik kalıyor gibi. Yeterince iyi olamadığınız onlarca şeyle çevriliymiş gibi çevreniz. Sürekli sorgularsınız kendinizi ve yaptığınız her şey yanlıştır. Doğru şekilde su bile içmeyi beceremediğinizi bilirsiniz bazı günler. Sanki her şey elinizden kayıverecek gibi, sanki girdiğiniz her yarışı bir puanla kaybedecekmişsiniz gibi, sanki sizden başka herkes doğru yaşıyormuş da bir siz her yerde eğreti duruyormuşsunuz gibi...
Hayatım boyunca kendimi kanıtlamaya çalıştım. Alfred Adler açıkladı bunu; kısaca normalmiş, olurmuş öyle bazı insanlara. Bunun altında yetersizlik korkusu ve aşağılık kompleksi olabilirmiş diye okudum bir yerlerde; neyse ne sıkıldım. Bir süredir günü geçirmeye çalışıyorum. Hiç keyif almıyorum sanılmasın aksine küçücük bir şey buldum mu yüzümü güldürecek kocaman sırıtıyorum. Sadece bazen beynimin içindeki bunca soru ve kuşku çok fazla geliyor. Yeniden. Eskiyi hatırlıyorum da, o kadar da eski sayılmaz, evden çıkmak bile eziyet gibiydi. En zorunu atlattım, hep en zorlarını atlattım. Ben hep böyleydim zaten en zorlarını hep atlatır küçük problemlerde boğulurdum. Neyse ne yorgunum. Günü geçirmeye çalışıyorum. Bazı günler bazılarından daha zor. Bazı günler tam olarak ne istediğimi bilmiyorum. Bazı günler sadece uzaklaşmak istiyorum ama aklıma gidecek hiçbir yer gelmiyor. Bazı günler şehre sığamıyorum.
Verimlilik koskoca bir yalan. Ne kadar çabalarsanız çabalayın her şeyi olduramazsınız. Bütün çabalarınızı ne kadar sağlam bir hikaye üzerine inşa ederseniz edin kendinizden şüphe edersiniz. Ve bazen dua ederken bile iki yüzlü hissedersiniz. Bazen sizin elde etmek için kanla göz yaşıyla savaştığınız şeyleri başkaları elinin tersiyle iter. Bazen her şey yolundadır ama siz keyif almayı becerememişsinizdir. Bazen zihninizde öyle büyük bir savaş başlar ki, şehirler yıkılır, her enkazın altında siz kalırsınız...
Günü geçirmeye çalışıyorum. Sabret, Bir ay daha. Uzun bir tatile çıkacağız.