Son Bölüm

...

Peki ama başka ne vardı içimde,

beni hiçbiri ya da

binlercesi gibi gösteren bu işkenceden başka?

Luigi Pirandello

.

Aklımdaki sesleri susturmak için çoğu kez uyudum. Benden farklı fakat yine de bir şekilde benimle birlikte olmayı başaran yansılarım çoğalınca ve hafızam vücumdan ayrıklaşınca da böyle yapardım. Kaçmak benim için hep kolay oldu, ta ki uyanana ve içimdeki tanımsız sesleri duyana kadar. Şimdi, bu gri çemberin ortasında bir anda uyuyamazdım tabii! Kaçamazdım. Teklifi kabul ettiğimi düşündüm. Benim için düş kurmak çok kolaydı; yer değiştirirdim bir anda... 

Omuzlarımı dikleştirdim ve etrafıma bakmaya başladım, kendi çevremde döndüm. Karşımdaki askerlerin anlamsız duruşlarına ve kürsüdeki adamın yüzüne baktım; ve o pis kokular... Burada kalmak ya da teklifi kabul ederek dışarı çıkmak, hangisiydi. Hiçbir zaman ne istediğimi bilen bir ben olmadı içimde. Belki vardı aralarında kesin ve direkt isteğini söyleyenler fakat ben bilmiyordum onları çünkü günlerim; içimi araştırmakla ve orada bulduğum şeyleri tanımlamakla geçti. Ne yapacağımı bilmeden yine, dudaklarımdan kabul ediyorum cümlesi çıktı. Yenilmiştim. Artık daha çok telkinle yürüyecektim. Daha fazla uyaracaktım kendimi. Kendimle daha çok konuşacaktım. Burada kalmakla, dışarıda olmak arasındaki tek fark bu pis kokuyu duymamam; anlamsız bakan askerlerin yüzlerini görmemek olacaktı. Aklımda yaşayacaktım yine... Vücudum karahindiba tüyleri gibi istemsizce salınacaktı sadece ama bana bir üfleyen olmayacaktı. Bütün bunları düşündüm beni temiz, hoş kokulu bir bahçenin önünde bıraktıklarında. Bir hafta gibi kısa bir sürede editöre öykümü sunacaktım. O da uygun görmesi halinde bu öyküyü, Sabun Köpükleri kitabına ekleyecekti. Bir filme dönüşecekti öyküm ve zengin olacaktım. Karnım guruldadı. Önümden kardeş olduklarını düşündüğüm iki çocuk geçti. 

Bahçeyi ardımda bırakarak parlak reklam panolarının önünden geçtim. Yağmur yağıyordu. Aklımda yine, yoksulluğa ve artan kira bedellerine duyduğum öfke vardı. Fakat teklifi kabul ettiğim gerçeği de vardı yanımda. Sabun Köpükleri kitabına yazacağım öyküm bütün bu eski duygularımdan arınmış olmalıydı; yoksa o askerlerin sıçtığı zemine, döl ve sidikten adeta bir zehre dönüşen hapishane hücreme dönecektim. İntihar etmeme de izin verilmeyecekti. Yazmak için evime gittim, evin önünde ev sahibiyle tartıştım.

O da tıpkı diğerleri gibi bana bir hafta mühlet verdi; ya kira bedelini ödeyecektim ya da beni tutuklatacaktı. Evet, evsiz ve yoksul olduğunuzda ve sadece istenilen işleri yapmayapmanız koşuluyla yeterince para kazanmadığınızda tutuklanırdınız. 

Karnım guruldadı. Eve gidince kustum. Kusmuğum dişlerimi kamaştırdı. Yağmur dindi. Güneş kendini biraz gösterdi ve sonra bulutlarda kayboldu