Kapıyı açtığımda birkaç adım sonrası duvarla karşılaşacağımı anladığımda arayış başladı. Hemen bir kapı daha bulup oturabileceğim yumuşak zeminle, oturma organımı yürürlüğe koydum. İnsanların ağızlarından harfler dökülüyor, onları toplayıp tekrar yutuyorlardı. Geviş getiren insanlarla henüz yeni tanışıyordum. Harfler neredeyse aynı renk ve ebatlarda seyir halinde, ağızlarından yere, yerden el yordamıyla tekrar ağızlara tıkılıyordu. 

Çoğu harf cam gibi saydamdı. Aralarında nadir de olsa gri tonları görebilmiştim. Konuşulanları anlayamıyor, anladıklarımı gereksiz buluyor ve ortamın negatif enerjisinden auramın kirlendiğini hissediyordum. İçimden şarkı söylemeye ve olayları izlemeye koyuldum. Hiç noktalama işareti göremedim. Eğilip çorabımı düzeltiyor edası takınarak nokta, virgül ve soru işareti var mı diye kontrole başladım. Şaşırdım. Hiçbir işarete rastlamamıştım. Cümle başlarını yakalayıp büyük harflerin izini sürdüm bir süre. Bu iz sürümde istediğim sonucu elde edememenin yılgın üzüntüsü içinde ortamdan biraz uzaklaştım. Bir sigara yakıp minimal bir tonda mırıldandım sevdiğim şarkıyı. Sigara ve şarkıyı tamamlayıp döndüğümde uzaktan izledim olağan dışı yaşayanları. Fakat biraz sonra anladım ki yeni ve renkli harfleri olmadığından bunu yapıyorlardı. Üretemiyor ve düşünemiyorlardı.