Bir yere ait hissettiremem öyle bir mucize değilim. Bir yerden koparamam da seni o kadar güçlü değilim. Sadece severim seni. Çok severim. Kendi açımdan da olsa anlarım, gerekirse senin tarafına geçer, senin bilincini alır ve senin gözlerinle bakarım; seni anlamak için, koru beni dediğinde yüreğimi delip geçen hançer sana değmesin diye bir adım uzaklaşır, canını acıtmayacak şekilde sarılırım sana. Gerekirse bir umudun da ben olurum. Ait olamadığın her yer için özür dilerim senden, kim ve ne adına olursa. Kendini kapatmaman için ruhumu veririm ellerine, sık ve rahatla diye. Verdiğim tenis topu da onun içindir ki içimden bir parçayı koydum. Senin saydım, bu ruhumun yapbozunda bir parçayı da sana sakladım. Sende saklı kalsın parçam. O korusun seni tüm nefretlerinden, tüm korkularından ve tüm kaybettiklerin yaralayamasın içindeki çocuğu. Dilersen bir parça da sen koy içine. Bölünemem artık dersen, o kabulümdür. Ait olamadığın yerlerden biri de benim yanım olacaktır elbet ama o yeri bulman için savaşırım gerekirse ruhumu verdiğim gibi sökerim kalbimi, dökerim ellerine bütün atışlarıyla. Yeter ki izin ver kızçen olmama sonuna kadar, dört bir yanını seni sıkmadan ve bıkmadan sarmama. Ait olduğun yer için değil sadece senin için savaşırım. Ait olduğun yer savaşılan kişinin kanını ister, derler. O yer de, kan da senindir. Tek istediğim verdiğin tokadaki ruh parçanın keskin nefesidir. Her an hissedebileceğim. Bir çocuğun daha kendi sığınağında ölü bulunmasına katlanamam, dayandıramaz hiçbir teselli beni buna. Özellikle parçalarımdansa o kaybettiklerim… Ben seni kaybetsem de lütfen sen onu kaybetme. Seninle birlikte benden bir parçayı da götür gideceğin yere.