Hayat, bazen rüya gibi güzel ve sıcaktır. Her şey mükemmel ve huzurlu görünür. Ancak bazen hayat insanı kandırır ve karanlık bir yerlere sürükler. Yürek ölmüş ve yurdu mezarlık gibi görünür.
Bir zamanlar hayatın yükseklerinde uçardık. Hiç düşmeyecekmiş gibi yükselirdik. Ancak bazen yorgun düşerdik ve nefes alamayarak kesilirdik.
Gün geldiğinde yürüyemeyiz, yollar büyütülür gözümüzde. Gün geldiğinde koşa koşa geçebiliriz ama boyundan büyük zorluklarla karşılaşırız.
Eğer geriye dönebilseydim keşke hayatın sadece bir rüya olsaydı. Sahilde el ele dolaşabilirdik. Şimdi kalbinin sesini dinleyin, size beni anlatacaktır. Eğer geriye dönebilseydim aşkım hala var olurdu. Sözlerinde hayaller kalır, geçmeyen sevda. Yüreğimi sızlatan yokluğun boynumu büküyor.
Hayatın yolları zor ve meşakkatli olabilir ama biz yine de geriye dönmeye çalışırız. Gönlümüzün yurdunu ararız, toprağımızı tanırız ve orada nakış nakış işleriz. İlkbahara, sonbahara, kişiye, yaza gireriz. Orada seninle oluruz. İlkbaharda seninle yeşeririz, sonbaharda seninle yaprak dökeriz. Kışın seninle titreriz ve yazın seninle yanarız. Hep sen diyoruz, sadece sen. İki adım uzağa gitmeyiz. Senin üzerinde titreriz. Bir saniye uzak kalsak gözünde tüteriz. İlk hatamda bitmeyiz. Kalbimiz dünyamız olsun, göz bebeklerimiz ışığımız, uğur böceğimiz olayız ve etrafında fır döneriz. Ama bazen tüm bunlar olmaz ve en iyisi kabul edip söneriz.