seferi başladığında

yağmurun ve gecenin

yeryüzünün kan haykırdığı

zamana yenik düşmüş

yaralar mevsimi geldiğinde

inatla ve acıyla aşacağım

aramızdaki cümlelerin

uzun yollarını


sessizliğin oluk oluk kanıyor

uzun gecenin sıcak göğsünde

sakalları, bakışları

dik yakası ve

çocuksu elleriyle

bir düşman dikiyor yaramı

tırnakları geçiyor

derimin şeffaf umutlarına


dişlerimin arasında ezilen

dudaklarım

çığlıklarıma kapı duvar

bir yaz nefesi gibi

sokulmadıkça sesin

dünyayı duymuyorum


aklımın eski dolaplarında

güvelenmiş kâbuslar katlı

yıkılmış parklarında kasabanın

bir rüya açıyor kapıları

uykularıma kan davalı bu hasret

ciğerimde bıçak izleri

elimde boş valizlerle

döküldüm yolun yolculuğuna

uğurladım cümleleri


uykumu böldü düşlerin

o dönme dolabın tepesinde

bir başıma kaldım

hasret ektim yıldızlara

düş ektim, umut ektim

ayıptı, günahtı

sarılmalar ektim

hepsinden uzağa

hasatından kahır kalacak

ayrılıklar ektim

şimdi ne kâbuslar

ne gizli saklı sesin

ne de uzun yollar var


şimdi sadece 

şu karanlık gökyüzünün altında

sigaram ve ben

ve yağmurlar.