Ben bir çaydanlığın küçücük bir kapağıyım. Ama öyle sizin ülkenizdeki gibi kocaman çaydanlıkların, kocaman kapakları gibi sanmayın beni. Ben küçücük bir toprak çaydanlığın, minicik bir kapağıyım.
Çok uzak diyarlardan, çok farklı hikayelerın anlatıldığı bir coğrafyadan geldim. Çayın ilk kez bizim topraklarda keşfedildiği söylenir. İlk keşfedildiğinde, içilmezmiş de, ilaç niyetine kullanılırmış çay yaprakları. Öyle olduğu zamanlarda bize de pek iş düşmezdi tabi.
Toprak altından yıllar sonra buldular bizi. Yıllar sonra, çay yapraklarının üzerine sıcak su dökülüp içilmeye başlandığında, toprak çaydanlıklar yapıldı. Bizi de, bu çaydanlıkların üzerine yerleştirdiler işte.
Binlerce yıl toprak altında kaldık. Kazılar yapılınca çıktık ortaya. O zaman anladılar ne kadar kadim ve köklü bir geleneğin bir parçası olduğumuzu.
Bizde ne hikayeler, ne sırlar var, duysanız şaşarsınız. Nelere şahit olduk, ne ihanetler gördük, anlatsam inanmazsınız. Ama çok sadık ve ağzı çok sıkı olduğumuz için kimsenin sırrını açığa çıkarmadık, kimseyi ifşa da etmedik.
Şimdi size bir sır vereceğim. O çay yapraklarının taşıdığı binlerce hikayeyi, bizim sayemizde çaydanlıkların içinde sakladılar.
Görevimizi binlerce yıldır kusursuz ve eksiksiz yapıyoruz. Hiç böbürlenmeden bunca kadim bilginin sizlere ulaşması için hizmet ediyoruz. Bakmayın ufacık olduğumuza. Biz olmasaydık bu kadar hikaye, bu kadar kadim bilgi saklı kalabilir miydi? Bugünlere kadar sizlere ulaşabilir miydi?
Şimdi bir tutam çay yaprağı alın elinize ve toprak çaydanlığa koyun. Üzerine sıcak su dökün ve çay yapraklarının demlenmesi için beni yerleştirin çaydanlığın üzerine.
Bir kaç dakika bekleyin. İşte benim görevim tam da burada başlıyor!
Şimdi beni yavaşça kaldırın ve gözlerinizi kapayın. Binlerce yıllık kadim hikayeler, bizim "Orta Krallık" dediğimiz, sizin Çin dediğiniz topraklardan akan binlerce kadim bilgi, sizi kuşatacak.
Bu bilgilerle harmanlanmış çayı yudumlarken, sonsuz yaşamın sırrı yavaşça ruhunuza akacak. Siz, artık, bu çayı içmeden önceki aynı insan olmayacaksınız.