Şair Taldu, "Yemek hazırlanıncaya kadar çalışma odama geçelim." diyerek yürümeye başlamıştı. Çalışma odasına girdiklerinde Şair Taldu, eli ile Safir’in heybesini işaret ederek "Biliyorum, zamanı değil ama inan buna öyle ihtiyacım var ki! Üfle lütfen üfle, aşk ile üfle…"
Şair Taldu’nun bu sözleri Safir’e hiç de yabancı değildi.
Üfle lütfen üfle, aşk ile üfle…
Bu sözler ona Faryab’ı hatırlatmıştı. Safir, oturmak için kendine bir yer bulduktan sonra bir kez daha neyi dudaklarının arasına aldı. Şair Taldu ise çalışma masasının başındaydı. Şimdi neyzen, aşk ile neyini üflerken Şair Taldu ise masanın başına geçmiş, bir şeyler yazıyordu…
Hiç gelmeyen ve bulunmayan sevgiliye...
Bir yerlerden sesleniyorsun gibi bana
Başımı hangi yöne çevirsem
Uzaklarda, çok uzaklarda sesini duyuyorum
Ya her yanımdasın ya da hiçbir yanımda
Ne yöne koşsam
Sesin uzaklarda, çok uzaklarda
Ah bir kez daha inansam varlığına
Ah bir kez daha aşkım, aklımı yense
Düşerim yollara
Ey sevgili
Göster kendini bana
İnandır aşkına
Ve sonra git uzaklara
Çok uzaklara
İnan seni bulmak için
Düşerim yollara
Bıkmam usanmam
Bir kez daha inandır beni varlığına…
Dünya Ağırlaşırken
Gittikçe ağır geliyor parmak uçlarıma dünya
Dünya düşüyor avuçlarımdan
Ey sevgili, bul beni!
Tut dünyamın bir yanından…