Sorma nasıl sensedik.
Şehire iniyorum bu günlerde. Sonra buranın hiç gönlüme göre olmadığını tespit edip, çağı da linçleyerek geri çekiliyorum.
Şehri tavaya atmışlar da bir patates gibi kızartıyorlar herhâl. Öyle sıcak öyle... Sesli mi sessiz mi karar veremedim. Komşuların çekiç sesine bakarsan sesli, bir de gel sol yanlara sor.
Sonuç mu? Sonuçlar İstanbul'u gösteriyor fikrimce. Bize sorsan o şehri okurum. Eee, hastaneye bile heyet kuran şu insanlar başımızda durmadan. Onun için baş eğdirmemek için her şeyi yaparlar çünkü onlar düşer o zaman.
Baktım uyku tutmadı geçen akşam, saat geceyi gösterdi. Tuttum uykunun elinden şiirlerde dolaştık birlikte. Ne görelim mor kelebekler. Düşünsene bunlar bizim merdivene süs diye asılan plastik olanlardan değil. İnsan işine gelmeyeni görmez biliyor musun? Mesela üzerinde iki tane küçük çocuk olan o tuval asılıdır da senelerdir kimse ona bakmıyor. Unuttular mı nedir? Hatta şimdi içime kurt düştü, geçen duvarı boyatınca onu attılar mı? Şimdi merdivene inip geliyorum, bekle. Yok atmamışlar orada hâlâ.
Sevgili gökyüzü, yarın biraz daha serin olabilir misin rica etsem? O zaman rica ediyorum. Yarın daha bir mavi gözük. Bir tane de yağmur olsa? Olabilir mi?
İnsan en çok nereyi özlüyor biliyor musun? O kurşun erili duvarların olduğu yere.
Sabah güneşi göremezsen üzülme. Çünkü sabah güneşsiz olur. Güneş der ki: Bak sabah bitti. Artık sen doğmadıysan ne yapayım, doğma vaktim çattı. der.
Bir gün hüzün de biter yeter ki yüzün olsun o vakit.
Orası şey mi? Iççak mı?
Bu şoförlerin klaksonla alıp veremediği var. O zaman şoförler basmayın şu seslere biz sese hasret iken.
-23/08/23