ben bu hasretin yangınında öğrendim
yalnızlığın iklimlerini
babam bir köşede tütün sararken
iki tahta basamağın dibinde uyurdum
kapılar devrilirdi üstüme
herkesin bir gün mutlaka
çıkıp gittiği kapılar
ben bu karanlığın ayazında öğrendim
yalnızlığın iklimlerini
bağların bozumunda ayaklarım kan olurdu
perdesiz düşlerin ayıplarında
kirpiksiz göz kapaklarıma
umutlar değerdi
herkesin bir gün mutlaka
yitirdiği umutlar
ben bu hayallerin kırıklığında öğrendim
yalnızlığın iklimlerini
kâbusların ahına sarılırdım
yüzümün kesiklerine kavgalar çizip
peşime düşmüş uykulara
yollar olurdum ıssız
herkesin bir gün mutlaka
kaybolacağı yollar
...
ve gökten usulca damlayan
fürade yağmurları
lüzumsuz gamların sofrasına
bir yıldız gibi düştü
ben bu yıldızların akmerinde
toprağına kıvrandım
bıraktım gerisinde çiçekleri
unuttum iklimleri.
Yasemin
2020-12-13T19:01:33+03:00şiirin ahengi çok güzel. Kaleminize sağlık.
Matemi Ziyan
2020-12-13T18:45:24+03:00güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Samimiyetle...
r.ç
2020-12-13T18:35:22+03:00perdenin arka yüzünü de gösteren bir şiir olmuş. su gibi okunsa da taş gibi oturuyor... yüreğinize sağlık.