sabahın köründe zoraki metrobüse yürüdüm, -bir iş için balat'a gitmem gerekti- hemen ilk gelen metrobüse bindim; yolculuk umduğumdan uzun sürdü. varacağım yere geldim, ordan oraya burdan buraya koştur; devlet dairesi klasiği... saat '12.30' sularında işimi bitirdim işte. zaten buralara anca işim düşünce gelirim, bu fırsatı değerlendirmek lazım. önce karnımı doyurdum ardından en son çocukluk yıllarımda kağıthanede yaşadığım dönemde gezip gördüğüm yerleri tekrar görme fırsatına eriştim. o günüm bayağı bi' koşturmacalı geçti anlayacağınız. şurayı da gezeyim, burayı da... derken akşama vardık. ağırdan güneş batıyor, balıkçılar oltalarıyla evlerine dönüyor, şehrin ışıkları kademe kademe yanıyor, iğne atsan yere düşmeyecek istanbul en çıplak haline bürünmüş ve şehrin yoğun kasveti belirgin bir şekilde su yüzüne çıkmıştı. bir elimde telefon bir elimde meşrubat yavaş adımlarla, bu esintili havanın tadını çıkartarak sahil yolundan eve dönüyorum. çevrede birbirlerinden kaçan kedilerden; mısırını, simitini, balonunu satıp evine dönen birkaç emekçiden ve kayalara sertçe vuran dalgaların bağırmalarından başka bir olay yok.

hava dahada kararırken telefonu cebime atıp biraz daha hızlanarak yürürken ardı görülmeyen denizi seyreden, kayalıklardan gelen koyu sesli bir adamın hırıltılı öksürüklerini ve mırıldanmalarını duydum.

çok merak ettim, kayalıkların üzerine çıkıverdim. denizin kıyıya sıfır kaldığı yerde denize dönük üzerinde eski bir battaniye, uzun ve hafif ak saçlı, 50'li yaşlarda birini gördüm. çevresinde alkol şişeleri ve boş poşetlerden başka bir şey yok. durup düşündüm acaba alkolik midir? -yönetimede kızıyorum bir yandan bu yaşta böyle yaşam mı olur- acaba psikolojisi mi bozuk? acaba neler yaşadı ki neden böyle bir yaşam tercih etmiş. elindeki birayı bırakıp kalktı ki hemen yanıbaşındaki köpekle ilgilenip sevdi biraz. ben çaktırmadan adamı izliyorum ve kendisini izlediğimi anlamaması için sanki farklı bir şey yapıyor gibi görünmeye çalışıyorum. neyse, bir sigara tüttürüp yoluma devam edecekken beni farketti.

+genç, (hırıltılı öksürükler) bir dal sigara var mı?

başta biraz çekindim fakat bozuntuya vermeden

-var ağabey.

+yanıma gel, otur. benden zarar gelmez sana.

çekinerek yanına gittim sigarayı verip çakmak ister misin demeye varmadan cebinden arap alfabesiyle yazılı -sanırım osmanlıca- garip bir çakmak çıkarıverip sigarasını hastalıktan solmuş dudaklarının arasına koyup yaktı.

+bu (öksürük) dedemden bana tek hatıra (iç çekmeler) eskidir ha. 

-... 

+dedem yeditepenin asillerindendi, çok çok eskiden... buralar varya... ah ah.

o biradan bir yudum sigaradan bir fırt aladururken ben boş boş yeri göğü izliyorum, derin bir sessizlik oluştu ve sessizliği bozup "sakıncası yoksa dedeniz kim?" diye sordum.

+dedem.. (titrek sesle) aslında babam ben doğmadan ölmüş, bir dayım vardı geçen senelere kadar...(ah çekmeler ve sigaradan derin bir çekiş) dedem harbiye nazırlığında mülazımdı. zamanında kaç harbe girmiş dayım anlatırdı ohoo. (titrek sesle) annem.. bilmiyorum. aslen süryaniyim küçük yaştan beri sokaklardayım. tabi gençliğimde (üşümüş olsa gerek battaniyeyi üstüne çeker) hamallık, seyyarre... çalıştım. o şeytan duygular peşimi bırakmadı bir türlü. onu da bıraktım sonrası düzensiz yaşam...

-peki neden böyle bir yaşam tercih ettiniz sorması ayıp?

+(biraz somurtkan bir surat ifadesiyle) ölümlerin, sevgisiz büyümenin ve ötelenmenin getirdiği yalnızlık. benim zamanla böyle bir adama dönüşmemi sağladı. yani ben tercih etmedim hayat iteledi.

-anladım...

+eskiden şuralarda diğer çocuklarla oynaşırdık, o çocuklar şimdi nerdeler onu da bilmiyorum.

(sessizlik oluşur)

+şura varya (göğü gösterir) dedem orda yaşarmış... dayım anlatırdı.

psikolojisi normal gelmediği için biraz tırstım açıkçası tam müsade isteyecekken" içer misin" diye sordu, alkol kullanmadığımı belirttim.

+kimse... (sigarayı taşa sürter söndürür) yaşamak benim tercihim değil angarya... iyi yaşamak başka bahara kaldı. kim istemez güzel yaşamak? (ardarda öksürükler) ben de isterdim iyi bir yaşam. ama o yaşam sebeplerimin öldükleri zamanda bitti. anladın mı genç? o zamandan bu zama... (ardarda öksürükler ve kan kusma) seni yordum genç, teşekkür ederim sigara için.

diyerek sohbeti orda noktaladık kendine iyi bak diyerek ordan ayrıldım ve muhtemelen akciğer kanseriydi ve ruhsal bunalım içindeydi bilmiyorum... şimdi bunu yazdığım esnada tek merak ettiğim acaba ne halde olduğu.