Emmy, teşekkür konuşmasında ödülü getiren dizisi hakkında demişti ki Haluk Bilginer:“Şahsiyet, adalet ve bellek kaybı konusu üzerine bir dizi. Bireyin bellek kaybından daha tehlikeli olan toplumun bellek kaybı üzerine. Bu yüzden içinde bulunduğunuz toplumun bellek kaybı yaşamadığına emin olun.” Ne güzel uyarmış...


Biz eminiz ki bu millet belleğini ve içindekileri unutuyor, unutur.

Mağdur olduğu halde sırf kadınlığından dolayı zalime karşı susanları,

küçücük bedenleriyle o canavarların iğrenç zevklerine kurban olanları,

sadece gazetecilik yaparken büyüklerin kuyruğuna basıp yok olanları,

Ankara’da bir koltukta oturuyor diye adaleti parmaklarında oynatanları,

seçimle aldıkları iktidarı diktaya çevirenlerin kademeli despotluklarını, unutur.


Bu millete bunları unutturanlar da insan hakları diye televizyona çıkar; suçluluk psikolojisi, pedofili, iyi hal indirimi, terörizm, bürokrasi, devlet yönetimi gibi literatür sözcükleri adı altında insan dışı suçları olağan boyuta indirger, unutturur.


Bu saçmalıklara dayanamayıp cinnet geçirenler de mahkemelerin gereğini düşünüp gereğini yapamadıklarını yapar, sonra onlar da hapse girer, onlar da unutulur.


Düzen neden böyle işler? Türkiye’de adalet, hukuk, mahkeme gibi terimler neden kişisel hesaplaşmalar uğruna filler tepişirken iş tutar da çimler ezilirken çarklar değiştirilerek sistem işlevsiz kalır?


Asıl adalet bizim memleketteki gibi şahsi mesele değil de, hür vicdanlardaki gibi “şahsiyet” meselesi değil midir?