Yazmak demişti,

Şiirleri ayaklarından tutup

Evlerin bacalarına asılmış şehirlerin içinde.

Sevmek demişti,

Bir kuşu en çok sevdiğini söyleyenlerin

Onu en önce öldürenlerin olduğu yerde.

Bir gülü kokluyordu,

Basarken üzerine.


Rüzgarlı şiirlerinde

Kuşların savruluşuna üzülürken,

Yolda yürüdüğünde

Yağmur birikintisinden su içen kuşlara

Küfrederdi.

Evim derken bana,

Her karlı havada bir başkasıydı gittiği.


Oracıkta bitti sevgi sayın seyirciler.

Hisler bitti.

Bahaneler başladı

Başrol oyuncunuzun yürekteki tüm perdeleri kapandı.

Tutmadı yaptıkları söyledikleriyle

Ben kıyıda saklanan bir figüran,

Ben ışığında bile gölgem yük yapmasın diye

Karanlık korkusuna rağmen

Karanlığa kaçan,

Ben başrol oyuncunuz zarar görmesin diye

Yürüdüğü yollardaki taşları toplayan bir görünmez idim.

Benim kim olduğum önemli değildi sayın seyirciler 

Hiçbir zaman da olmadı.

Sevgiler önemli değildi zaten bu devrin oyunlarında 

Söyleyin başrol oyuncunuza 

Onun ezberlediği hiçbir kelime

Virgül dahi olamaz artık masalıma.

Şimdi alkış zamanı,

Tüm sahte yansımalara...


Duyuyor musunuz beni?

Alarm verin insanlığa!

Kalpler taşıyamayacak bu boşluğu.

Yazık olacak kuşlara. 

Bir insan parçalanır herkesi aynı yerden severse 

Benim kalbim onun sevgisine yetmezken,

O yeryüzünün tüm kadınlarını

Biriktirmiş kalbinde.

Hiç dokunulmamış bir his

Her güzel şeye neden olan bir sevgi getirin bana.

Bir kadının ellerini,

Bir adamın gözlerini getirin. 

Nazım’ın Piraye’ye yazdığı şiirleri değil, 

Piraye için yaptıklarını getirin.

Davranışları koyun önüme kelimelerden önce.


İnancın kaybedildiği bir gecede,

Tüm bunların cevabı 

Yalnız uçan bir kuştadır.

Artık gerçekler sözde değil davranışlardadır. 

İçte öldürülen hisler,

Çocuk sevinçler konuşamıyor diye

Göz ardı edilemez bu gerçekler.

Bu yüzden sayın seyirciler,

Bazen şairler katiller kadar alçaktır.