Silik bir umudu çok yerinden yaraladı bu dünya

Bir kuşu çok kanadından kırdılar

Bir sevginin üzerine bastılar yüz yerinden

Ben tanrı olsam giydiğim hırkadan utanırdım


Çocuklar tahta cetvellerden öğrendi el uzatamamayı

Çiçekler ayakkabı numaralarıyla öldürüldü

Kırk bir, kırk iki, kırk üç...

Küt saçlı gülüşleri soldurdu siyah eller


Kimse el örgüsü patikler giymiyor artık

Babanneler bile mutsuz halinden


Kapitalizm hepimize yapılmış komik olmayan bir şaka

Delilerdir olması gerekeni yaşayan

Bir sanrıya inanamamaktır mutsuzluk

Gölgesini satamayacağı umudu eziyor bu dünya


İçe dönmek dolgun bir safsatadan ibaret

Çemberin ortasından konuşuyor tüm bilgeler

Diğerlerini bilemem de şuna eminim

Şairlik şimdinin değil, ölümden sonranın sıfatıdır