Yaratıcı Başlık (mış gibi yapın) Kara Ölüm


Sebebi şu günlerde adını

-maalesef-sıklıkla duyduğumuz virüslerden değil bu. Sebebi “Yersinia Pestis” olan bir bakteri.

(Görseniz bir de sevimli(!) aşağıya resmini bırakıyorum.)

Veba 1347’de ortaya çıkıyor. Salgın hastalıklar söz konusu olduğunda hiç de yabancı olmadığımız bir yerden, Çin’den ve Orta Asya civarlarından. Bugünün kaynaklarına baktığımızda 3 türlü veba olduğunu görüyoruz ve bunun en sık görüleni vücutta, özellikle lenf bezlerinde iltihaplanma ve şişmeye sebep oluyor. Ve şöyle biliniyor:"Kara Ölüm"


Kara ölüm, 14. Yüzyılda Avrupa topraklarına ulaştığında o günkü nüfusun neredeyse yarısını alıp götürmüş. Dünyanın o günlerde 400-500 milyon arası nüfusa sahip olması ve vebadan kaynaklanan kayıpların 100 milyonu bulduğu düşünülürse, ‘kara ölüm’ adının pek de yersiz olmadığı sonucuna ulaşabiliyoruz. Hastalığa kara ölüm denilmesinin bir sebebinin de bakterinin yerleştiği vücutlarda yüksek ateş görülmesi ve derinin zamanla mor-siyah renk alması olduğu da söylenmiş. Fakat bakıldığında dünya çapında, pek çok alanda yarattığı yıkıcı etkiyle “kara bir ölüm”e benzetilmesi sonucunu doğurmuş olması daha muhtemel gibi.

Biraz tarihi seyrine göz atarsak; 1348 yılının ilk aylarında İtalya’nın neredeyse her yanı veba ile kavruluyordu. Bir türlü durdurulamadı. İtalya, Fransa, Almanya, İsveç… Ve nihayet 1353’te Moskova’ya kadar gelmişti.

Avrupa’da nüfusun büyük çoğunluğunun kara ölüm'e kurban gitmesi insan odaklı iş gücünde de ciddi oranda azalmaya neden oldu. Toprağı işleyen köylülerin ölümü feodaliteye ağır darbe vurdu. İşçilerin yerine kullanılabilecek bir teknoloji arama girişimleri başladı. Makinelerin gündelik hayatta yer almalarına daha zaman vardı ama onlara gidebilmek için asfalt atma çalışmalarına başlanmıştı. Veba, ölüm getirmişti ama Avrupa’nın önünde henüz yakın olmasa da aydınlık günler vardı. Hastalıktan kaçmak isteyen Avrupalılar, uzun deniz yolculuklarına çıktı. Böylece sömürgecilikleri yayılmayı hızlandırdı. Avrupa emperyalizmi tarih sahnesindeki yerini belirginleştirmeye başlıyordu. Ekonomik değişimler bu kadarla da kalmadı. Feodal sistemin parçalanışı kuvvetli bir rüzgar gibi Avrupa’yı topraktan koparıp ticarete savuruyordu. Modern ticaretin ve nakit bazlı bir ekonomik sistemin kapıları açılmış oldu. Ticaretle gelen dışa açılma ve insan gücünün yerini alması beklenen teknoloji, Batı Avrupa’yı bölgenin en güçlülerinden yapma yolunda hızla ilerliyordu.

Esasen, sanıyorum, dünyanın ortak kanaatince şu aralar adını pek duymak istemiyoruz ama rotayı Avrupa’dan biraz daha doğuya çevirirsek ki salgın hastalıklar söz konusu olduğunda kendisinden bahsetmemek olmaz, Çin’e baktığımızda, vebanın Çin’de de yıkıcı etkileri olduğunu görüyoruz. Kaynaklarda Çin’i neredeyse 300 yıl yöneten Ming Hanedanlığının Qing Hanedanlığı tarafından alt edilmesine zemin hazırlayan olaylardan birisinin veba olduğu geçiyor. (Hayır hayır yanlış okumadınız Ming ve Qing) söylenenlere göre veba Çin’e büyük ölçüde bir kıtlık getirmiş. Hatta o kadar ki insanlar birbirlerinin cesetlerini yiyecek kadar ileri gitmiş. Platform izleyenlere bu sahnelerin çok tanıdık geldiğini biliyorum. Ne dersiniz? Platform aslında dünyanın salgınla uğraştığı tam da bugünlerde tesadüfen mi izleyiciye sunuldu?


Yorumlarınızı bekliyorum.

Son olarak Atinalı tarihçi Tukidides’in vebaya ilişkin şu sözleriyle bu bölümü noktalayalım.


“Kötülük aniden Atina’da belirdi. Yoluna çıkan her şeyi silip süpürdü.”


Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, sağlıkla…