Bir sokak düşün, bolca üzüm salkımlarının olduğu bir sokak

Pencerelerin mermerine dizilmiş küçük kaktüsler ve sardunyalar

Kimisinde menekşe de var tabii

Hiç olmayanlarından bahsetmiyorum bile

Biliyorsun çünkü sen o mermerleri

En sulanasından hayal kırıklıkları var onlarda


Adımlarım beni takip ettiği sırada bir abla çarpıyor gözüme

Siyah yelekli mavi tülbentli bir abla

Alelacele topluyor henüz kurumamış çamaşırları

O sırada fark ediyorum yağmurun atıştırdığını

Ben de diyordum ki şu turuncu binanın üst katlarında bir amca menekşeleri suluyor


Bir kaldırıma oturup salkımlı sokağa eşlik etmeye başlıyorum

Laleli bir içeriye gir

İp atlayan kırmızı elbiseli kızı, annesi eve çağırıyor

Yaşlı bir emekli, çocukların topunu kesiyor yine

Köşedeki bakkalın sahibi veresiyeleri düşünerek yudumluyor demli çayını

Karşılıklı iki balkon eşlik ediyor onun bunun dedikodusuna

Biri yağmura şemsiye açmış, diğeri saçlarını bağışlamış

Kimi koşuyor, kimi yürüyor

Ben öylece duruyorum

Beni bıraktığın yerde seni bekliyorum

Gelirsin değil mi?

Yağmur dinince veya çamaşırlar kuruyunca

Çocuklar yeni bir top alıncaya

Köşedeki bakkalın veresiyeleri bitinceye kadar

Gelirsin değil mi?