Birçok konunun aksine bu konuda her şey salt yapacakların, yapman gerekenler, davranışlarının bu konu üzerinden değerlendirilmesi, faydalı veya faydasız insan olma olasılığın.


Hilelerle doldurulabilecek ve menzile ulaşılabilecek bu yolda en kolay yol, yine her zaman herkesin seçtiği yol. 12 sene, nerdeyse hepsi bilmeden, sadece bunun için çalışıp 12 senenin sonunda çalışmalarının tanrı vergileri yüzünden karşılıksız kalması sizce pes etmek için bir sebep midir?


Kazanılamayan bir şeyden kurtulmanın en asil yolu ona rest çekmek midir? Görmezden gelmek midir? Önemsemiyor gibi yapmak mıdır? Bak benim bu yönlerim de var derken 12 yılda körelmiş, üstelik potansiyeli sönmüş vasat yönlerine pasta, cila yapmak mıdır?


Keşke birazcık da olsa kabullenme duygusu gerçek olsaydı, keşke kabullenme duygusunun zayıflığı kadar yüce zaferler olsaydı.


Keşke akıldan bazı bazı geçen, yürekten bazı bazı gelen düşlerin de sahibine biraz rızası olsaydı.


Bir komutan olmak bir er olmaktan çok daha kötüdür. Mesela komutan; gecesini sabahına, canını dişine katarak yoğun bir savaş hazırlığı yapar. Askerlerin canının, hayatının belki ailesinin olduğunu bile bile bu askerlerin bir kısmını daha savaşın başında feda etmek zorunda kalır. Uykusuz gecelerinin sonucunda savaş yaygarasının ortasında düşmanın yaptığı türlü akıl oyunlarını gözlemleye, yakalamaya, çözmeye ve karşılık vermeye çalışır. Herkes ona güvenir, o ölürse savaş mütemadiyen kaybedilir. Muktedir durumlarda bile bu böyle olur.


Er ise komutanını dinler, emirin demiri kestiğini bilir ve düşünmeden denileni harfiyen yapmaya çalışır. Çoğu zaman kaybetmez çünkü ya ölür ya da kazanır. Bununla beraber komutan için durum bu değildir. Komutan kaybedilen her eri hisseder, hepsini görmese bile bilir, savaşın kaybedildiğini gözleriyle görür, o dikeni çiğner ama tükürmek elinden gelmez. Hele ki en rütbeli komutansa vicdanını biraz da olsa hafifletmesine sebep olacak ceza da yoktur onun için... İşte bu yüzden komutan olmak er olmaktan çok daha kötüdür.