Kendi sesimden uzak, başlangıç noktasının neresi olduğunu asla kestiremediğim ama zamanla yoğunlaşarak ve büyüyerek beni saran bir sürecin içerisinde sancıyla kıvrandığımı fark ediyorum. Bunu fark ettiğimde iç sesimin bana durmadan konuştuğunu; kırgınlıklarımı, öfkelerimi, affetmediklerimi, travmalarımı tekrarladığını duyuyorum. Öyle bir duymak ki bu, bir sesin nefesinizi kesmesine yetiyor. Ayak parmaklarınızdan saç tellerinizin uçlarına kadar sızladığınızı hissediyorsunuz. Yenilgiyi asla kabul etmeyen benliğiniz bu çılgın, kendini şaşırmış sesle savaşa giriyor. Ortalık dağılıyor haliyle, eline ne geçse fırlatıyor iç sesin ve mücadeleyi seven benliğin birbirine… Arada kalıp yaralandığın oluyor, belki de kabuk tutanlar bir bir kanıyor o esnada seçemiyorsun. Adını koyabilsen, ah bir çıkabilsen işin içinden… Bir yandan sarıp sarmalarken -dibini sıyırdığın sabrınla- bir yandan kanatıyor olmanın çelişkisiyle insanlarla buluşuyorsun. Gözlerinin feri solmuş diyor sonra biri. Oysa gözlerimde bahar bahçe büyütmüşüm ben. Ne feri? Hangi fer? Gözümün ışıklarını sen nereden bileceksin? Hadi oradan! Umursamıyorum. İçimdeki savaşın haddi hesabını geçmiş oradan hüküm vermek kolay tabii. Hayır nereden bilebilir ki bir başkası senden daha iyi seni? Evet, farkındayım. İlk kez yolunda gitmeyen bir şeyler var -ben ve ruhum arasındaki ilişkiden söz ediyorum, aksi takdirde hayatta yolunda gitmeyen çok şey oldu ve oluyor.- İlk kez kendime yetemediğimi kendime bu kadar çok söyledim. Bunu duymak hoşuma gitmese de… Kulaklarımı tıkayınca kesilmiyor içimin sesi, onu fark ettim. Farkında olmanın, bu kadar çok her şeyin farkında olmanın dehşet verici bir sancısı olduğunu sana da anlatmak istedim. Beni yoran sancılarımla başa çıkabilecek tek sihirli gücün içimde saklı olduğunun farkında olarak bu yolu yürümek tam anlamıyla berbat bir durum. İnsanın kendi içine yaptığı yolculukta kendine ulaşabilme, onu kucaklayıp iyi olacaksın diyebilme şansı ne kadar yakın? Bir an evvel ona kavuşmalı ve yeryüzünün en güzel sözlerini onun için söylemeliyim. Şımartılmayı fazlasıyla hak ettim, çok yorgunum. Zayıflığa asla tahammülüm yok, sana da oluyor mu? Nasıl başa çıktığımı hep çok iyi bilirdim. Şimdilerde bunun da cevabı yok. Hiçbir şey almıyor içim. Daha kötüsü insanlar bu mutsuzluğu fark edip soruyor. Onlara gülümsüyorum ve yeryüzünün en büyük yalanını söylüyorum; "Ben iyiyim :)"
İç sesim o anda bana hareket çekiyor, şak şuk... Nah, iyisin! Tamam diyorum bi sus bi sus allasen yaaa… Artık yoruluyor mu çekiniyor mu bilmiyorum ama ara ara hafiften siniyor şıllık! Sinmesi iyidir, iyiye işarettir. Bak sana bir sırrımı vereyim, yaklaştım, bulup onu iyi edeceğim!