Uzun zaman sonra pantolon giydim, üstelik ütüledim.
Üstüne en sevdiğin renkte bir gömlek, aynı ütünün sıcaklığında.
Yarım saat aynanın karşısına geçip hangi düğmeyi açsam etkiler seni diye düşündüm.
Hatta parfümlerden nefret ettiğim halde sen seversin deyip bir parfüm sıktım...
Parasızlık yüzünden bir marketin reyonunda kimseye çaktırmadan.
Çıkarken tüm paramla meyveli sakızlardan aldım, belki beni öpersin diye.
Yarınımı unuttum ilk defa geçim sıkıntısında, bir tek bu anı düşündüm.
Yanında zamanın hızlı akmamasını istesem bile,
Koluma babamdan kalma fiyakalı bir saat taktım, sırf güzel görünmek için.
Onca yolu yürüdüm de bir dal sigara bile yakmadım, sarılmalar kısa sürmesin diye.
Onca merhabalar hazırladım da karşılaşacağımızı hiç düşünmedim.
Gülüşümle geliyorum sana fakat şunu unutma ben seni dert edindim.
Çocuklar gibi sevdiğimi görmen gerek fakat bunun için çocuklar gibi ağlamayacağım söz.
Ben de insanım sen de öyle ama benim canım seninkinden daha çok yanar.
Çünkü sen yalanlarla beni bu hale getirdin ben kendimi bile kandırmayı beceremiyorum.
Zaten kendimi kandırmayı becerebilseydim en önce seni unuturdum.
Kendimden bir haber olma nedenim gerçeklerin acımasızlığından hep, bil istedim.
Saat henüz erken fakat birazdan buluşacağımız yerde olacağım.
Dilim tutulmadan seni nasıl karşılarım bilmiyorum, buna çalışmam gerek.
Dün bütün gece seni gördüğüm anda boynuna atlamamak için duygularımı zincire vurmakla uğraştım.
Yani anlayacağın aynanın karşısında kendisine deli olanlara inat sana deli olmakla meşguldüm yine.
Ben bir ayrı düşünüyorum seni senden ayrı olmak talihsizliğinde.
Kuşların düşüşlerine kurtuluş diyorum, özgürlük diyenlere rağmen.
Bunca şeye rağmen anlamazsan eğer seni sevdiğimi söyleyeceğim.
Hem de en sadesinden, iki kelimeyle, seni seviyorum demek yetecekse eğer.