Bana ne yapacağımı söylemenden bıktım

Önüme sürekli yeni bir akış bırakmana uyuz oluyorum

Bu kadar meraklı değilim tanımadığım yüzlere

İçine girmek istemem bu kadar hikayenin

Bu kimin karması, üzerime sağanak yağmur gibi yağan

Senden kaçamıyor olmak hoşuma gitmiyor

Yeni özgür dünyanın bu olduğuna inanmak istemiyorum

Bir ağacın büyümesini izlemeyi yeğlerim

Her yıl resim çekilmiş bir ailenin

Anılarından oluşmuş videosunu izlemektense

Sarılabildiğim bir hayvanla yemeğimi paylaşmayı yeğlerim

Tanımadığım kedilerin videolarını beğenmektense

Bir klisenin ikonalarına hikayeler yazmayı yeğlerim

Kabımı doldurup taşıran bilgi yağmurunda karmakarışık olmaktansa

Güveneceğim eserleri karıştırmayı yeğlerim

Kimin kimden çaldığı belli olmayan kelimeleri birşey sanıp favorilemektense

Seri katil gibi yaşamımıza bıçak saplamandan da sıkıldım

Ne yapacağıma karışmandan da bıktım

Belki hiç tarzım olmayan bir şarkı dinlemek istiyorum bugün

Belki fikrime aykırı bir düşünce beni değiştirecek, sana ne? 

Alice’in tavşanı gibi olduk hepimiz

Zamanı yakalamak için koşamayan özgür diye bildiğimiz ayaklarla

Farkında olmadan gözlerimiz ve kulaklarımızla bu özgürlükte hapsolduk

Bizim için karar veren müziğe, filme, diziye ya da kim olduğu bilinmeyen bir amcanın dans eden göbeğinde kayboluyoruz

Gülen dudaklarımızın ardında,

Yaşamlarımızdan grileşmiş bir yaprak daha düşüyor

Ve öylece kayboluyoruz…