Sanatı düşünmeye başladığımda saat oldukça geçti.

Ayağa kalk.

Patatesi soy ve elektrik kablolarını sök.

Sanata elimi sürdükçe kan görüyordum.

Parmak uçlarımda tonları birbirine karışmış birçok farklı kan vardı.

Patatesi soy fişleri suya sok.

Elimdeki kanı duvara sürdükçe çığlık yükseliyordu.

Ölülerin çığlığı.

Şimdiye kadar cehaletin aldığı her bir canın çığlığı.

Patatesi soy ve bakır teli çatala sar.

Sanki orada tekrar hayat buluyor gibiydiler.

Sanat katillerin üzerini kanla kapatıyordu.

Yeniden doğurarak.

Ölenleri.

Ne için?

Gerçekten ne içindi?

Patatesi soy ve tabakları balkondan fırlat.

Elindeki kitabın sayfalarına bak.

Anlatılan kelimeler.

Bunu düşünen beyin artık toprağa karıştı.

Yok.

Sanki olmamış gibi.

Yok.

Yok.

Patatesi soy ve elbiseleri fırına at.

Heykellere dokunurken ona dokunan elleri düşün.

O eller artık sadece kemikten oluşuyor.

Çığlıkları ve hatıraları düşün.

Sevgiyi ve üzüntüyü.

Hangi çağda değişti sevgi ve üzüntü?

Hep buradaydı, toprak gibi

Hava gibi.

Patatesi soy ve ağacı sertçe okşa.

En azından daha mantıklı.

Öldürülen her cehalet mağduriyetinden.