Midemi yakan ve beni geceleri koskoca yatakta iki büklüm kıvrandıran acının sebebi nedir? Görünürde bir hastalığım yok gibi. Doktorların dediğine göre hiçbir hastalık emaresi yokmuş karnımda. Onların tüm teskinleri koca bir saçmalık gibime geliyor. Ne yani ben, hastalığım hususunda yalan mı söylüyorum. Peki ya bana uykuyu haram kılan, olur olmadık zamanlarda mideme saplanan, önce ince bir sızı ardından hâline acınacak durumdaki zavallı kimsesiz bir çocuğun döktüğü gözyaşları gibi gözyaşı akıtacak baş belası sancıların tıpta bir karşılığı yok mu?


Bilinmeyen hastalığın elbette ki çaresi de namevcuttur. Bu yüzdendir ki beni başından savan doktorlar, hastalığımın psikolojik olduğunu iddia ediyorlar. Belki de haklılar. Ama ben kendi kendimin doktoru olmaya karar kıldım. Ve bu hastalığın çaresini hastanelerde değil de kütüphanelerde buldum. Sartre'ın varoluşundan kaynaklanan Bulantı'sında kendi sancımı buldum. Hegel'in anlaşılmamaktan ötürü sarf ettiği, ''Beni sadece biri anladı, o da yanlış anladı.'' sözü, acı çekerken kulaklarımda çınladı. Kafka'nın Dönüşüm'ünde bahsettiği, insana kendini bir hamam böceği kadar kıymetsiz hissettiren; tümden yozlaşmış, tümden kokuşmuş bu çağın, bu kendini bilmez gamsızlığın, tüm iyiliklere cevap olarak verilen kötülük naralarının ortasında midemin sancımasının yegâne sebeplerini aradım durdum.


Büyük bir yazarın o hüzün kokan sözü geldi aklıma birden, "Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir!" Ne de acı bir söz. Bu söz öldürücü bir gerçeklikle, yerçekiminden ötürü değil de çekilen acılardan kaynaklı yere doğru kıvrılmış ve bükülmüş durakların arasından söylenmiş sanki. Ve ben hassasiyetinden ötürü acı çekip kıvranan tüm hassas gönüllere son bir iyilik yapıp yaralayan lakin öldürmeyen bu söze şunu eklemek istiyorum: Dostlarım, ne yazık ki dünya sadece hassas kalpler için değil, aynı zamanda ince düşünen zekalar için de cehennemdir! Sözlerimin can yakıcılığı üzmesin kırgın gönülleri, çünkü bizler umutsuz olacak kadar gafil değiliz.


İnanıyorum ki;


Tüm kötülerin, tüm düşüncesizce sarf edilmiş sözlerin, en yaralayıcı bakışların, insana kendini gölge gibi hissettiren ve gölgesinden dahi korkar hâle getiren tüm zalimlerin inadına iyiliği haykıracağız. Bizler; kalabalıkların yalnızlığına mahkûm edilmişleriz. Bizler ölü tenlerimize rağmen son bir çırpınışla duygularını muhafaza edenleriz. Ve haykırıyoruz:


"Kötülüğe karşın iyiliklerimizle düşmanı alt edeceğiz, dünyayı yaşanılır kılacak ve sevgiyi tüm cömertliğimizle paylaşacağız. İnadına hassas gönüllere sahip olacak, inadına ince düşüncelerimizle herkesi ve her şeyi düşüneceğiz!" Bu uğurda tıpta bir hastalık olarak karşılığı olmayan mide sancıları ve baş ağrılarına rağmen...