Birkaç aydır göğsümde hissettiğim şeyin, daha önce bir başkası tarafından tarif edildiğini ya da ilerde edilebileceğini sanmıyorum. Ağlayamıyorum ama sanki gözyaşlarım onlara sadece hüzün göstermiş, bu dünyadan bıkmış bir şekilde yaşlarını ruhumun üzerine döküyor. Olur olmadık her yerde, her şeye gülmeye başladığım gözümden kaçmıyor. Herhalde yıllardır zihnimin ruhumu paramparça edişini izlemek, insanları ve davranışlarını değersiz ve komik bulmama neden oldu. Sen ve sana dair her şey dışında tabii ki.


Artık koklanacak çiçeklerin solduğunu kendime kabul ettirmeye çalışırken; içimdeki romantik, tutunabileceği son şeylere, umuda ve hayallere tutunarak duygularımın onlarca düşünce ve senin aranda yok olmasına neden oluyor. Aklımla kalbim arasındaki mücadelede kimin kazandığını hiç anlayamadıysam da kaybeden hep ben oldum. Sanki içimde senin o ulvi güzelliğinin hayaliyle hissettiğim değersizliğin yarattığı boşluk her saniye rus ruleti oynuyor ve sanki yine her seferinde ben kaybediyorum.