Bu yazı bir iç döküş ya da çöküş, kendimi anlama, söylenemeyenleri söyleme ve fikir almak amaçlanarak yazılmıştır.


Sevmenin sevilmenin ekmek kadar su kadar gerekli olduğunu düşünenlerdenim. Bu yaşıma kadar hep sevdim hatta herkesi sevdiğimi söyleyen biriydim. Herkesi seviyorum neden peki, sevmenin nedeni nasılı mı olurmuş sanki herkes sevilmeyi hak eder yarım ağız olsa bile herkesi seviyorum diyordum kimseyle sorunum yok. Büyük palavra. Bu yüzden mi hiç sevgim kalmadı sanki sevebilme yeteneğimi kaybettim. Arkadaş olarak sevdiğim biri tanıştığımız günden beri bana hisler beslediğini söyledi bence arkadaşımdı ama onun içinde büyüttüğü karşılık aradığı aşkı vardı. Bilmiyorum ağzından seni seviyorum duymadım. Ama duymak da gerekmiyormuş onu anladım her konuşmada sevgisine karşılık atan bir kalp vardı. Ben hep beni seven birini bekledim. Bana duygularını söylemek için oturduğumuzda ona teşekkür ettim, eve geldim saatlerce düşündüm beni sevdiği için teşekkür ettim. Bu ne demek, şahsen kendime çok üzüldüm. Sizce ? Sevildiği için teşekkür eden, yerin dibinde hisseden biri kendini, halbuki buydu isteğim beni seven biri bende onu severdim çünkü, sevmeliydim. Sevmişti kırmak, incitmek olmazdı. Kendime inanamadım tüm bu süreçte ki bir kaç yıl sürdü dolaylı olarak kopmayan bir bağ oluştu. Arkadaşlarıma hep iyi biri olduğunu söyledim üzmek istemediğimi. Sevmek nasıl bir şey böyle, ben nasıl görüyordum bu kavramı. Ona aynı olduğumuzu kendim gibi biriyle olamayacağımı söyledim aa bir de görüşmemek üzere konuştuğumuz telefonu görüşürüz diye kapattım. Saçmalığa bakar mısınız, görüşürüz dedim. Bizden olmaz, görüşmeyelim, görüşürüz ...

Ben sorunumu buldum hayatımdan insan çıkaramıyorum. Hayır diyemiyorum.

Söyle sandım sanırım, bir sevgi yeterdi meseleyi sevilmek olarak gördüm. Olmuyor büyük yanıldım. Bana şiir kitabı almıştı bugünlerde neden onun hala bende olduğunu düşünüyorum. Sevilmekten hicap duydum tam anlamıyla. Güzel sevdi, güzel sevmek de neyse. Sevmek zorunda hissettim kapana kısılmış hissettim acımasız kalpsiz hissettim iyi anlaştığım birini kaybettiğime üzüldüm görünce kaçtı bende kaçtım vicdan yapıp durdum. Sanki hayatımın figüranıyım. Seviyorsan haykır sevmiyorsan arkasında dur. Ona ne sen hissettiklerin için suçluluk duy ne de ben hissedemediğim duygular için demiştim. Ondan nefret ettiğimi düşünmüş. Beni hiç mi sevmedin dedi zamanla öfke yerleşti manipüle edildiğimi düşünmeye başladım. Sevginin ancak iki taraflı yaşanır bir şey olduğu aksi türlü hayatı zindana çeviren bir şey olduğunu anlamış oldum. Umarım onun için de öyle olur. Lm'ciler bilir yavuz eylüle bir sahnede açtığın yaraya pansuman mı yapıyorsun der, onu da yaptım tavsiye vermeye kadar gitti işler, geçer ya unutursun kötü bir şaka gibi. Kalpsiz gibi hissettim, bende sevdim, herkes sever. Benim sevdiğim beni sevmez beni seveni ben sevmem deniyor ya o hesap oldu her şey. Aklımda, yaşansaydı bir şeyler nasıl olurdu sorusu var merak belki de bilmiyorum. Şu sevme ve sevilme eylemlerinin eş zamanlı olmasını talep ediyorum. Her şeyi bu kadar derinden yaşayan biri olarak bu sevme işinde çok yara alacağım gibi geliyor. Sevebilmek isterdim, uzunca bir süredir sevemiyorum içimde çok derinlerdeyim ama hayat çok sığ geliyor.


Birde bırakalım ya şu süper mutlu iki tarafında birbirini çok sevdiği mutlu aşk güzellemelerini, çünkü bende tüm bu söylenenlerin yaşam boyu gerçekleşme ihtimalinin çok düşük olduğuna inanç gelişti.


Yalnızlığım yaşam boyu sürecek kabullenişi korkusu ve kaygısı yükleniyor çok söylersem de gerçek olurmuş gibi korkarak da yazıyorum bakmayın öyle ahkam kestiğime.


Sevmek güzel şey sevilmek de öyle muhakkak, bende işler yürümedi. Belki günlerden bir gün aşık olurum aşık olduğum kişi de bana aşık olur yazılır adımız dağlara, ağaç kabuğuna baş harflerimizi falan kazırız. Dünya barışı belki, memleketimden mutlu insan manzaraları olur, liyakat gelir belki, üniversite kazanınca okula gidilir belki, bahar dönemi kampüs çiçek açar umutlar yeşerir. Yaşamak kaygısını yaşlanmak kaygısı alır belki.