sanki biz seninle önceden rastladık

bir yerlerde

konuştuk

oturduk 

daha önce rastladığımızdan bahsettik

bir tepede birer fincan kahve elimizde;

köpüğünde şekil aradık

bir de akçaağaç yapraklarının arkasından esintilenen slow müzik listelerinde

kendi yansılarımızı


sanki "sevemem senden başka" diyordu o melodi

sevgili

günlerden de sendin

doğduğun gün, benim için bir dağ olmalıydı

kalbime dokunduğun, yüzüme tebessüm edişin

gözlerindeki tılsım boynuma asılı

sesinle büyü eş sesli

bunda karar kıldık

sanki içimizdeki kırık kuşlar

derinleşti


hayata biraz da geçişsiz, gün üryan, ben ansız

arsızlık müptela

sense yalnızlığınla, kalbini örste unutmuş, elinde çekiçle

rasttan bahsettik

öyle eriyen bir düş görmedim bedenime

günün ortasında, sabahın kıyısında

üşürken ruhumuz, durgun ve sessiz suları

zamanın içinden çıkarttım

derinin dışındayız

kendi içimizde bir sırra evrilirken

uzağı izlediğinde nefse yakınlaşan

bir tepeydi gölgen