İçine düştüğü sanrılar ve içinde barındırdığı tezatlıklar hiç bitmiyor insanın
Misal ben;
En çok kendimde yanılıyorum.
En çok kendime dair sanrıların içine düşüyor ve en çok kendi içimde tezatlıklar barındırıyorum.
Bir an önce bu dünya otobüsünden ineceğim durağın gelmesini bekliyorum mesela, kaç durak kaldıysa da geriye artık
''Bitse de gitsek!'' diyorum
Ya da direkt atasım geliyor kendimi bu otobüsten dışarı, bana atanan durağa gelmeden önce, belki çok önce
Lakin buna rağmen bir sigara bile içemiyorum doğru düzgün misal
Yakıp yakıp söndürüyorum izmaritleri, dumanını içime zerre çekmeden
Tüm paket çöpe gidiyor olduğu gibi
Acımıyorum hiç, öyle güzel kıyıyorum ki
Ciğerlerime kıyacağıma, kendimi iteleye iteleye satın aldığım sigara paketinin bütününe öyle güzel kıyıyorum ki o an
Sanki ben değilmişim gibi bu dünya otobüsünden erkenden inmeyi ha bire sayıklayıp duran...
Tezatlık bu ya işte…
Bana eklemlenmiş bir takıntıymışçasına, sağlığa zararlı hiçbir şeyi almak istemiyorum vücuduma
Geçtim sigarayı, en son ne zaman salep ya da sıcak çikolata içtim misal, hatırlamıyorum
Zira yıllardır rafine şeker bile tüketmiyorum
O denli tutunuyorum yaşama ve bu dünyaya, o kadar bile kıyamıyorum kendime
Oysa...
Tezatlık bu ya işte...
İnanmak bir seçimdir misal
''Ben artık seçmiyorum inanmayı!'' diyerek kendime bunu telkin etmemin akabinde, her sefer
Bir yere girerken önce sağ ayağımla adım attığımı, bir işe başlarken besmele çekmeyi atlamadığımı görüyorum istisnasız
Tezatlık bu ya işte…
Takıntılarım, kendimce saptadığım ilkelerim, katılığım ve olanca sabitliğim ile;
Ben.
Aşamadığım, aşmak adına üzerinden atlamaya ölümüne korktuğum duvarlarım ile;
Ben.
Oysa ne kadar yüksek olabilir ki o duvarlar olsa olsa
Sanki üzerinden atlasam öleceğim
Hem, öyle bile olsa
Bu dünya otobüsünden erkenden inmeyi isteyen de zaten ben değil miyim...
Diyorum ki kendime:
''Bir yerden başlamak lazım...''
Kendimi, en azından sigara içmeye iteliyorum
Gidip tek bir paketini satın almam bile aylar sürüyor
Aylarca kendimi bu fikre alıştırıyorum
Nihayet alıyorum paketi, eve getiriyorum
Bu sefer de onunla, kapağını bile açmadan, günlerce bakışıyorum
Nihayet içinden bir dal alıyorum, içimden çok da gelmeyerek yakıyorum
Lakin dayanamıyorum
Dumanını çekesim gelmiyor içime bir defalığına bile, almıyor içim
Anında söndürüp çöpe basıyorum
O kadarı bile yetiyor tiksinmeme ziyadesiyle
Her yer sigara dumanına bürünmüş, leş gibi kokuyormuş hissine kapılıyorum, aslı yok.
Yalnızca tek bir çekimlik dumanın bile verebileceği -okyanusta damla- zararın ihtimalinden nalları dikiyorum, mental olarak.
Görüyorsunuz ya;
Kendime o kadar bile kıyamıyorum.
Ve o an anlıyorum ki;
Bu dünya otobüsünden erkenden inme isteğimin öyle çok da sağlam değil temelleri.
Bir avuntu belki
Belki bir teselli
Bir savuşturma belki
Belki zor anlarda tutunduğum bir can simidi
Ne zaman ümitsiz hissetsem kendimi
Ne zaman çare bulamasam, bir çıkar yol göremesem geleceğime bakıp da
Hatta ne zaman bir gelecek tahayyül edemesem kendim için
O an kahrolmamak adına uydurduğum sentetik bir kurtuluş biçimi belki
Ya da bilmiyorum...
Belki yine en çok kendimde yanılıyorum.
Yine kendime dair sanrıların içine düşüyorum belki.