(Yazmaya çalıştığım bir hikaye var a dostlar.)



Merdivenleri içinden küfürler ederek çıktı. Fotosel lambanın yanmasıyla dairesinin kapısında bekleyen ve muhtemelen beklemekten sıkılıp Vahit’in az evvel merdivenleri çıkarken içinden ettiği küfürlerin aynısını dışından etmeye başlamış olan kurye ile göz göze geldi. Küfürlerin muhatabını gören kurye müşterisinin sağır olmasını dileyerek “Sipariş sizin galiba.” dedi. Hastaneden çıkmadan yemek söylemiş fakat 10 dakika geç bitmişti işi. Kuryenin uzattığı poşeti alıp ödemesini yaptı. Tam dairesine girecekken utancından veya işten kovulma korkusundan sesi kısılmış olan kurye, “Abi dükkandakilerle tartıştık. Benim lafım sana değil. Yanlış anlamadın değil mi?” dedi. Vahit cevap vermedi. Dairesinin kapısını kapatıp salona yöneldi. Ceketini çıkartıp askıya astı. Ellerini yıkamak için banyoya giderken kuryenin motorsikletinden geldiğini düşündüğü uzun bir marş sesi duydu. Bir çocuk masumiyetiyle sorduğu soruyu cevapsız bırakıp gönderdiği kuryenin on dakika sonra dalgınlıktan dolayı kaza yapıp öldüğünü, ona çarpan lüks araç sürücüsünün önce arabasını kontrol edip sonra ambulans çağırdığını asla öğrenemedi. Diğer bütün insanlar gibi bazı şeyleri bilmediği için yediği yemek boğazına takılmadı ve huzur içinde uyuyabildi o gece.


Şarampol, Part-14.