Elli geçiyor saat ikiyi dil yordamıyla,
Hep oturduğum park, her kış olduğu gibi;
Alakası yok kalabalıkla.
Belki de çok geç geldim, hep olduğu gibi,
Gibilerce betimledim, her daim olduğu gibi.
Bak, bu gece de kimse yanıma oturmak istemiyor,
Çünkü masanın yüzeyine temas ediyor kadehim.
Ayakları yere temas etmemiş hayatlar,
Hayatları boktan, sersefil.
Onlara göre uçarı olan benim,
Masada olan da zaten benim kadehim.
İnançları süregelen düzenden mütevellit,
Ayak uydurdum da hep,
Adımlarımız denk değildi.
"Marurlanma Padişahım; senden büyük Allah var.",
Başım yerin dibinde gezdim bunlarca yıl kadar.
Kibirlenmeme sebep değil, zaten kibirlenmiyorum,
Bedenlerde toprağın altındakiler kadar ruh yok;
Aşağıda olsanız da, size bakıyorum.
Aczime ağlayamam artık,
Aczimin içerisindeki gücü de gördüm.
Körler kasabasında, artı bir kalabalık,
İyileştiremeyeceksem eğer, ben neden var oldum?