Şu an konuşan dördüncü personam;

Bizi ne tanımlar yorgunluğumuzdan başka?

Belki senede iki uğradığımız mezarlıklar.

Tufan zaten kopmuş,

Yanınızda filler, zürafalar ve ismini çıkaramadığım hayvanlar.

Doluştunuz gemiye, bari kapılın esintiye.

Şu an konuşan dördüncü personam;

Nereye varınca durmam gerektiğini unuttum.

Artık mevzu yolculuktan ve yolcu olmaktan çıktı,

Süzülmeye döndü.

Sabahın dördü;

Umarım dedikleri gibi her keşfin bir kaşifi vardır.

Şu an konuşan üçüncü personam;

Dördüncüyle küs.

Kazı kazanına çökmüş, beş senedir konuşmazlar.

Beş bin liradan bahsediyoruz, beş dakikada halledilecek konu değil.

İçinde beş geçen yeni bir cümle yazasım yok.

Şu an konuşan dördüncü personam;

Bu dünyanın rengini affedemiyorum, çok güzel.

Gün batımında, terasta iki kadehlik ömrüm var.

Siz gelmeyin;

Fil, zürafa ve ismini çıkaramadığım o hayvanlardan kokuyorsunuz.

Üstünüze sinmiş.

Şu an konuşan dördüncü personam;

Neden hala kurmadığım cümlelerin özlemini duyuyorum?

İnsan böyle işte;

Konuşamadıklarıyla yargılanıyor.

Sessiz kalmanın bir günahı var elbet;

Üç tuborg, doksan lira mesela.

Şu an konuşan dördüncü ve üçüncü personam;

Barıştılar.

Şu an konuşan benim;

Hiç gidilmemiş bir kara parçasına da keşif denmez bu arada.

Haliyle kaşifi de olmaz.

Sadece sarhoş bir şairi,

Tuhaf bir şiiri olur.

Hiç ayak basılmamış kara parçalarına ithafen…