ha ben,

     ha dalgalanması denizin;

ha sen,

     ha kanat vurması bir kuşun.


ölürken

tertemizdi içim

yeni yıkanmış mermerler gibi

tertemizdi;

birbirine kenetlenmiş ay ve güneş

yaşatırken seni

bir ışığın yansımasıydın

arkan dönük ve giderken

düşmüştün içime

tertemizdi her şeye rağmen dünya.


-ben

kesik ellerim

ellerim ve ping pong masası

dolu tüfek ve umut

seni sevmek bir sanrı

keşke seni sevdiğim gün gibi

hep bir temmuz kalsaydın-


"gözlerine bakarken"

her cümleye işte böyle başlasam

sen geçtiğinde kapımdan

sokaklara dökülse uzun saçlı kadınlar

anlasam bakarken gözlerine;

tanrı neymiş

niye yaratmış sonsuzluğu.


sana derim ki:

varlığımı bulandırıyorsun

ve alnımda bir damga

sürüklüyorsun beni

sonsuz bir maviliğe.

sana derim ki:

uzat ayaklarını

uzanayım dizlerine

oradan seyredelim

birbirimizin yüzündeki yıldızları.