Sarılmak, hem de sımsıkı sarılmak bu dünyanın en güzel şeyi. Bana hissettirdiği,
sıcacık, yumuşacık, mis kokulu, güç veren, huzur veren...
Sarılmak bir hayvan olsa mesela, aslan yada kedi olurdu. Aslında aynı soy ama güç var; kocaman kollar, patiler ya da mırrrr sesli huzur var. İşte bu da kedi ama tam da bu değil aslında, mmmmm tadı var sarılmanın. O zaman, bir meyve olsa mesela incir olurdu. Çok tatlı, ballı, renkli hem herkesler sever inciri, tıpkı sarılınca bir bütün olmak gibi incirin şekli. Sarılınca zaman durur. Gözlerini kapatıp koklarsın, daha da sıkarsın kollarınla, başını yaslayıp tadına varırsın ki işte o an... Eeee, bu şey değil mi? En huzurlu ve mutlu olduğun an. Özlemle sarılırsın, acını paylaşırsın, sarılırsın, mutlu anını paylaşırsın, sarılırsın ya da veda ederken sarılırsın. En zoru bu işte. Bir daha ona sarılamayacak olman ve bir daha o kokuyu duyamayacak, o gücü hissedemeyecek, onun tadını alamayacak olman. Evet, en kötüsü veda sarılması.