Düşünen insan yazar ama bu istemli bir eylem değildir. Yazmaya nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Eskiden nasıl yapıyordum onu da hatırlamıyorum. Benim için başlamak her zaman bitirmekten daha sancılı olmuştur zaten. Bildiğim tek şey yazmak istediğim. Bu yüzden buradayım.

Zihnim yıllar geçtikçe bana yabancı olmaya başladı. Eskiden neyi nasıl yapmam gerektiğini bir şekilde bilirdim, artık hiçbir şeyden emin olamıyorum. 

 Değiştim. İpleri elimden bırakmaya karar verdiğim bir gün vardı. O günden sonra her şey çok 

değişti. Soyut bir kavram hayatımı nasıl bu kadar derinden sarsabilir? Başlarken bunları göze 

almış mıydım emin bile değilim. İpler ve renkleri bir anda değişti. Elimden bırakırken ipleri

onların da beni bıraktığını gördüm. Artık hiçbir şey hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak demekti 

bu. Son bakış, iplerle benim aramda... An! Gözümün önünde. 

Aynada kendimle konuşurken duraksadım bugün. Ne kadar farklıyım, ne kadar rahatsız edici ve

ne kadar yabancı. Duraksadım. Konuşan ben miyim gerçekten? Ne oldu bana? Anlayamıyorum. Kaçmak istiyorum kendimden, zihinden bir köşede hapsolmak... Ama bedenden uzak, dünyadan uzak olsun lütfen. Kaçabileceğim bir yer kalmadı daha fazla. Kaç masanın altı, kaç ev, daha kaç km, kaç göz yaşı? 

 Melankolik birisi miyim? Kendini hüzne boğan, hem de boş yere! Hislerim de mi yalan söylüyor 

bana? Benden geriye kim, ne kaldı sığınıp güvenebileceğim?

 Mücadelem... Etik sınırlar çerçevesinde! Daha mı iyi oldu? Yoksa daha mı çok yalnızlaştırdım 

kendimi? Büyüdüğüm zaman ağlayamayacağımı bilseydim eğer asla saklamazdım o masum yaşlarımı göz pınarlarımda.