Bir ağaç kovuğu bulsam,

Yerleşsem içine.

Uzaklaşsam dünyadan,

Yakınlaşsam dünyanın gerçeğine.

Konuşmayı unutsam,

Mırıldansam kuşlar gibi.

Kavgalar bana hiç olsa.

Yanımda bir köpek,

Elimde bir balta olsa.

Kıyamasam bir ağacın bile canını yakmaya.

Diyorum ya uzaklaşsam dünyadan,

Bir ben ile.

Bir ben bir yaşama umudum.

İnsanlardan uzak,

Kendime de bir o kadar yakın olsam.

Paylaşmasam kimseyle dertlerimi,

Mutluluğum iki meyve bulmakta olsa.

Bir ev yapsam ağaçtan,

Sincaplar en güzel misafirim olsa.


Boş bir adaya düşsem

Robinson gibi.

En büyük umudum,

Onun aksine,

Kimsenin beni bulmaması olsa.

Onun gibi,

Papağanlar yetiştirsem benimle konuşacak,

Koyun yetiştirsem, meyve toplasam.

Kendi dünyamı kendim yaratsam.

Günlerin, hafta sonlarının bir anlamı olmasa.

Batan güneşle uyuyup

Doğan güneşle uyansam.


Birinin emrinde çalışmak zorunda kalmasam,

Sabah yedi, akşam beş uyku saatlerim olsa.

Sisteme ayak uydurmasam.

Müzik yapsam gece vakti,

Komşular kulak verse müziğe,

Duvarlara vurmaktansa.


Güneş batıdan doğsa,

Sen, o, bu mutlu olsa.

Kimse kimsenin mutsuzluğuna sebep yaratmasa.


Düşündün sen de biliyorum,

Şu anki halim ne hallerden geldi,

Neler yaşadım da nasıl üstesinden geldim diye.

Hayat bana ne zorluklar çektirdi,

Onlar olmasa ne güzel olurdu diye.


Uzun lafın kısası,

Elimizde bir şarap kadehi olsa,

Dizlerimizde sevgililer uzansa,

Mutluluğun anlamını herkes kavrasa;

Sahi, nasıl olurdu bu dünya?