İnsanlarla tanışırken veya tanıştığımız zaman aslında hangimiz gerçeğimizi çıplakça anlatabiliyor? Soruyorum; hangimiz aslında olduğumuz kişiyi anlatıyor, olmak istediği kişiyi anlatmak yerine? Burada geçen gün Aytuğ Akdoğan'ın attığı tweet üzerinde durmak istiyorum. "İnsanlar sizinle ancak kendileriyle tanıştıkları kadar derinden tanışabilir." Hangimiz içimizde yatan gördüğümüz ama tanışmaktan korktuğumuz tarafımızla başkalarını tanıştırabiliriz.


İnsan iki yüzlüdür. Aslında Jung'un sadece teori olarak belirttiği ama hepimizin hayatta yaptığı şeylerle kanıtladığı gibi maskelerimiz var. Ailemize davrandığımız gibi arkadaşlarımıza, arkadaşlarımıza davrandığımız gibi tanımadığımız insanlara davranamıyoruz. Peki bizim benliğimiz bunca maske arasında nerede? Yalnızlığımızda. Yalnızken ne düşünüyorsak O'yuz aslında. İçimizdeki en karanlık tarafla, kimseye itiraf edemediğimiz isteklerimizle, korkularla, biziz. Jung'un teorisinde geçtiği gibi o maskeleri ne kadar benimsersek, kendimizden, kendi gerçekliğimizden o kadar uzaklaşıp kim olduğumuzu unutup kişiliğimizin bozulmasına sebep oluruz. O zaman başka bir soru çıkıyor ortaya: Sartre'ın dediği gibi "Cehennem başkaları" mıdır? Bence evet. İnsan ne kadar yalnızlığından kaçıp başkalarının arasına dalarsa kim olduğunu unutur ve gerçek cehennem o zaman başlar. Kendine yabancı olan birisi bu hayatta nasıl mutlu olabileceği gibi basit bir sorunun cevabını bile nereden bilebilir?


Birkaç ay öncesine kadar yalnız kalmaktan ödüm kopardı. Şimdi ise insanlarla olmaktan ödüm kopuyor. Çünkü yalnız kaldıkça kendimin bile insanlar arasında nasıl maskelerinin olduğunu fark ettim. Yirmili yaşlarımın başlarında kimseye tavsiye verecek bilgelikte olduğumu düşünmüyorum. Öyle bir iddiam da yok zaten. Neden yazıyorum peki bunları? Çünkü insanım, herkes gibi anlaşılmak ve sevilmek istiyorum. Maskelerim olmadan ama Oruç Aruoba'nın dediği gibi "...amacım birçoklarının yaptığı gibi hak etmediği bir sevgi bulmak, layık olmadığı bir saygı görmek değildi. Beni ben olarak tanısınlar, bilsinler istiyorum." Umarım beni maskelerim olmadan sevebilirler. Umarım onlar da Oruç Aruoba'nın yaşadığı gibi beni yanlış anlamazlar.


Sonuç olarak Hakan Günday'ın dediği gibi "Yalnızlık içimizdeki gizli mabettir." Önemli olan onu keşfedebilmek ve gerçekten yanımızda istediğimiz insanların da keşfetmesini sağlamak. O gizli mabedi herkesin keşfetmesine izin verirsek bizim için cehennem başkaları olur.


Not: Bu yazıyı yazarken gelip defterimin üzerine yatan ve bana arkadaşlık eden bu kediyi çok sevdim. Böyle bir dostluğu kendini dahi tanımayan insanlarla kurduğum ilişkilere tercih ederim. Patili dostlarımız iyi ki varlar. ❤