Hayal satıyoruz,

Bahçeli müstakil iki artı bir evlerde,

Ufacık mı ufacık hayatlar satıyoruz.

Hiçbirinizin kocaman mutfağı, ferah mı ferah salonu, beton manzaralı bir balkonu olmayacak.

Kırmızı kiremit çatısı olan bir yaşam satıyoruz sadece,

Kiremit kızıllığına bulaşan gökyüzü maviliğinden de ücret almıyoruz üstelik.

Sahibi olmayan hiçbir şeye ödeme kabul etmiyoruz çünkü prensip olarak.

Devasa gökdelenlere,

her şeyi satın alabileceğinizi sandığınız alışveriş merkezlerine,

yüzlerce koltuğu olduğu halde bomboş sinema salonlarına da bir o kadar uzak olacaksınız.

Sabahın erken saatlerinde,

güneşin aydınlatılmasıyla yeryüzünü,

payınıza sokaklarda bağıra çağıra koşturan oğlan ve kız çocukları tarafından rahatsız edilmek düşüyor,

ve biz bunu size garanti ediyoruz.

T.S.E. nin hijyen standartlarına asgari uyan bakkaldan açık peynir, zeytin alabilecek,

günün her saati kanat çırpan güvercinler ve kırlangıçları da seyre dalabileceksiniz pencerelerinizden.

Bir nisan yağmuruyla gelen toprak kokusu dolduğunda odanıza,

baharın geldiğini anlamak için takvim yapraklarına ihtiyacınız olmayacak.

Ve böylece hayatla-ölümle ilintili özlü sözler, binbir derde deva duaları okumaya da ihtiyaç duymayacaksınız takvimden,

anlayacaksınız zaten her biriniz

asıl dua yeni bir güne uyanmak için nefes almaktır.

Fakat sonbaharın gelişini bilmenize engel olamayacağımızı üzülerek söyleyelim,

bahçelerinize doluşan sarı yapraklarla anlayacaksınız hemen hüznü.

Hüzünlenmek için dökülen yapraklara bakmanız kafi

Ve umutlu olmak için camlardan içeri süzülen günün ışığı olacak her daim.

Büyüdükçe mevsimler,

Soldukça çiçekler,

Uğurlarken bir sevdayı daha kapınızın eşiğinden,

ağlamak için kireç kokulu beyaz duvarlara dayayabileceksiniz başınızı.

Bir kadeh olacak yalnızca bir sigara.

Mırıldanırken radyodan bir ezgi; anladım ki özlemekten kimse ölmüyor diye,

ölmeyecek ne yazık ki özlemekten hiçbiriniz.

Çok seveceksiniz ve çok özleyecek.

Seveceğiniz kadar yaşayacak,

özlediğiniz kadar ölebilecek.