Hepimizin ŞATO'ları var. Şato, bir Franz Kafka romanı. Bir türlü gidilemeyen hedefler, bulunamayan memurlar, bürokratik engeller var. Şato, yaklaştıkça uzaklaşır romanda, gerçekten var mı? dedirtir. Bitmeyen bir romandır, öyle ortada bırakır insanı. Kaos içinde kalakalırsınız.Gençken okumuştum. Eleştirmenlere göre Kafka'nın şatosu Tanrı'dır. Kafka inanmak için çabalar, her seferinde inançsız kalır.
Halkların da şatosu vardır. Türk halkının ki DEMOKRASİ. Yakaladık, olduk diyecekken demokratiklikten fersahlarca uzaklaştık, düzen varmışçasına kaos içinde kaldık. Karanlıktayız.
Kierkegard demiş ki " Karanlıkta en iyi inanç görür" Sanırım inançta umut var, sabır, çaba var olduğu için. Gene de insanımızı anlamıyorum. 5 vakit namaz kılanın günde 40 kez okuduğu FATİHA'yı ele alalım. Hadi diyelim Kur'an meali okumuyor. Ama Fatiha yalnızca ölülere göndermek için midir, anlamı merak edilmez mi?
ElhamdülillahiRabbilAlemin diyoruz. Alemlerin Rabbi. Yani Mekke'nin, ortadoğunun rabbi değil. Evrensel bir yönü, iddiası var. Öyleyse neden bilimsel ve toplumsal olaylarda evrensel değerlerle bir yaklaşım geliştiremiyoruz. Hikmet, müminin yitik malı değil mi? İlim Çin'de olsa arayınız, yanlış mı? Despotik bir yönetim nasıl hala oy alabiliyor? Demokrasi, çağın gereği gelişimi değil mi?
İhdinassıratelmüstakim diyoruz. " Bizi doğru yola ilet" Bizi diyoruz. İyinin ve doğrunun toplum içinde gerçekleştiğini anlıyoruz. Toplumsal ayrışmaların, parçalanmaların, insanların yaşam enerjilerini tükettiği biliniyor : " Aranızda çekişip birbirinize düşmeyin. Yoksa yaşam enerjiniz tükenir, dağılırsınız" BİZ olmalı değil miyiz. Bir, iri ve diri.
Doğru yol diyor Fatiha, doğru yol partisine oy ver demek değil. Siyaset ve din hep içiçe ülkemde. Ay'a 4 şeritli yol yapacaklara oy ver demek de değil. Doğru Yol, toplumsal yaşamda gerek duyulan ve hukuka temel olan değerler ve ahlakı tanımlar. Ölçüsüzlüğün, keyfiliğin, güvensizliğin reddedilmesi ve en iyi yaşam biçimlerinin istenmesidir.
"Sözü dinleyip en güzeline uyanları müjdele" diyor Zümer,18. Doğru Yol, daha iyiyi var etme iradesinin insanı yönlendirdiği, ruhsal ve eylemsel bir gerekliliktir. Nasıl oluyor da hukuksuzluk, keyfilik hala iktidarda