Pencere kenarı,
Tam da olmasını dilediğim koltuğa tünedim.
İzliyorum,
Pencerenin dışı,
Aşağı sarkıtacak oluyorum başımı, azalıyorum.
Rüzgarın savurduğu saçlarım manzaramı rahatsız ediyor,
Toplayacak oluyorum saçlarımı, sendeliyorum, bir iki üç...
Pencereden yansıyan alacalı yetenekleri olan lambader, dar sokaklar, kırmızı stop lambalı araba, karanlıktan rengini seçemediğim güzel pencereli ev, karşı kıyıya uzanan ışıklı yol, ileri tepedeki pek pahalı dağ evleri, orada olduğuna emin olduğum bulutların görmeme izin vermediği ay, bir de şehrin buğusundan seçemediğim yıldızlar, özellikle canopus...
Sizleri sevdiğimi bilmelisiniz.
Pervazlardan ayrıldığı vakit ellerim düşeyazıyorum, lakin zerre ürperti yok.
Bir güç tutuyor beni, tam da şimdi ufak bir buse...
Saat, ÖS 9:56
Ah ne hoş, hiç benzemiyor bana hem de hiç!
Pencerenin ardı,
Yeterli,
O saçlar orda uçuşmalı, bu kadın o peteğin yanına kıvrılmadı, o koca köprünün ışıkları yalnızca ona göz kırpmalı...
Anlıyorum.
9'uncu kattayım.
Pek tanıdık.
Olmamalı.