Yine başlangıç noktasında elinde belki yazarım diye tuttuğu bir kalemle bekliyordu. Yılın bu aylarında daha bir beklerdi. Sorgulardı her şeyi herkesi. Sıkılmıştı her şeyden. Her şeyden değildi. Yalan söylüyordu yine. Artık sevgisizlikten, sevilmemekten, sevememekten bıkmıştı. İki gün önce tanıştıkları bile acımasızca yargılarken onu, o sadece elindeki kalemle saçma sapan yazılar yazıyordu. Onu da doğru dürüst beceremez olmuştu. Müziksiz yazamıyordu mesela. Çok çabuk dağılıyordu dikkati. Önceleri sayfa sonuna gelince telaşlanırken şimdi ise sayfa bitsin diye kocaman yazan biri olmuştu. Hayatta böyleydi işte. Artık küçük kelimelerini hayata sığdırma derdi yoktu. Ölmeyi bayılmak sanıp çıkmıyordu belki Eskişehir köprülerine ama projelerine mutlaka yüksekçe bir köprü ekliyordu. Belki de yatmalıydı Veronika'nın yattığı hastaneye ve kaçmalıydı oradan şizofren, bir demokratın oğluyla. O zaman inandığı hayattan farklı bir alternatif olduğuna inanırdı belki fakat ne yazık ki yaşanmıştı ve yazılmıştı bu hikaye başkalarının sayfaları bitmeden.